Konuşmak da halletmiyor artık bir şeyleri, susmak da. İlahi adalete bırakıp önüne bakmak da. Ki kalu beladan beri aram bozuk Tanrı’yla. Kalu beladan beri yaşıyorum mahşerimi uyandığım her sabahta. Bir
Konuşmak da halletmiyor artık bir şeyleri, susmak da. İlahi adalete bırakıp önüne bakmak da. Ki kalu beladan beri aram bozuk Tanrı’yla. Kalu beladan beri yaşıyorum mahşerimi uyandığım her sabahta. Bir
ani krizler, kalp sızısı ve teslim olduğum bu karanlık. yaşamak işi bu kadar zor olmamalıydı, tuttuğum kalem bir kor olup avuçlarımda canımı yakmamalıydı. bu acı tanımadığım, bilmediğim, oturup anısına bir
Ölüm sahnemin son perdesindeyim. Birazdan duyacağım alkışları değil, geride bıraktığım saniyeleri düşünüyorum. Attığım kahkahaları, çöküp ağladığım kaldırım taşlarını… Anımsamaya çalışıyorum iyi-kötü neyi varsa hayatımın. Denk düşmeye çalışıyorum birkaç dostla aynı
Gözlerimin içine bak, cehennemde tek başıma yanmayacağım. En büyük günahım sıfatıyla hemen yanıbaşımda olacaksın. O ateşte kıvranacağım, kendi küllerimle kire, toza bulanacağım.. Bir kere bile inkar etmeyeceğim seni, bir kere
Güzel günler göreceğiz, Belki birkaç muhabbetin ardından tebessüm edeceğiz, Belki terleyecek avuç içlerimiz birkaç heyecanın ortasında, Belki nefes nefese kalacağız koşarak geldiğimiz o yolun sonunda, Çalmazsa ölüm kapımızı. Zira çalmazsa
Ne kadar çok zaman geçti değil mi Ezreal, diyerek uyandırdım onu daldığı düşüncelerden. Lanetlenmiş bir meleğe göre çok fazla düşünüyor ve çok acı çekiyordu. Oysa acı çektirmesi gereken oydu, adım
Renkler çürüyor yavaş yavaş, hiç ummadığım vakitlerde boğuluyorum düşüncelerimde. Baktığım aynı sizinle biliyorum ama gördüklerim aynı değil, cama vuran güneş ışığının dahi hikayesini arıyorum. Sanki yarım kalmışlıkları var gibi bu
Oysa önceki günlerden farkı yoktu gözümü açtığım o mahşer gününün. Güneş yine o büyük çınarın ardından doğmuş, alabildiğince aydınlatıyordu memleketin her kuytu köşesini. Komşu teyzeler camlarda, amcalar kahvehanelerdeydi. Çocuklar sokakta
Bu sene çok farklı diğerlerinden, ıssız veya savunmasız değilim. Kimsesiz de. Belki çokça yalnız, biraz dargınım kendimle ama fazlası değil. Sen de çok farklısın gözümde, kafamda kurguladığım o büyük adam
Kanıma bulanan ellerinle okşadığın saçlar ilmek oldu boynuma, Oysa kana kana içtim seni susuzluğumun geçmeyeceğini anladığım her soluğumda, Bir damla tadın kalmadı damağımda, tadını bilmedim, Miladım olan dudaklarına hasrettim oysa,
Gecenin bir vakti hızlı hızlı nefesler çekiyorum sigaramdan. Hırıldayan ciğerlerimin sesi çarpıyor duvarlara, kimse duymuyor. Mezarlıkta bile çiçek açar diyorum, bu duvarlar niye konuşmuyor? Sesin geliyor kulaklarıma, öyle gaipten değil,
Bir kere düşersem bir daha kalkamam, biliyorum. Biliyorum etrafımdaki silüetlerin ucuz gölgelerden ibaret olduğunu; hiçbirinin beni kaldırmayacağını, yaralarımı temizlemeyeceğini, bir bardak su uzatmayacağını.. Ya da tutup kollarımdan bir kaldırım kenarında
Çaresizlik.. Büyükmüş tüm kederlerden. Nerden başlarsan başla yazmaya büyük olurmuş ilk harfi daima. Virgül de koysan sonuna, nokta da, çaresizlik dediğinde dururmuşsun orda. Kağıda yazılanı silermişsin bir silgiyle, kaderine yazılanı
Ve şimdi beni kıyısına ittikleri o uçurumdan aşağıya bıraksam kendimi, parçalara ayrılsa bedenim, kanımla ıslansa o kayalıklar, dalgalar boyansa kan kırmızısına, benim için harlar o kızıl diyarın ateşini Tanrı.. Dünyada
Parmaklarının arasında sigaran, önünde rakın.Yüzünde betimleyemediğim o gülüşün.Kahkahan.Kahkahaların kokuyor fotoğraf.Tam şakaklarında gülüşünden ötürü kabarmış damarını izliyorum,Yüreğim kabarıyor,Bıyıkların dudaklarına düştükçe,Yüreğim kabarıyor,Gülünce kısılan o gözlerini izledikçe.Yüreğim kabarıyor,Gülüşünün kıyısından öpemeyince,Öpemeyeceğimi bilince.Bir fotoğrafa ne
Ben bir kadınım, beş harften öte. Bir zamanlar anneydim, bir zamanlar evlat… Bir zamanlar birileri sevdi beni. Belki okuduğun bir şiirdeydim, belki geçtiğin o sokakta, belki hiç bilmedin beni. Her
Sevdanı alıp, gönlümün tam ortasına koyan Tanrı’ya isyanım. Oysa kadere inanırım, oysa vardır her şeyin bir anlamı. Bu kadar yakınken, bu kadar uzak oluşunu anlamlandıramıyorum, beni affet. Beni affet, alıkoyamıyorum
Bir günah gibi omuzlarımdasın, tam da bugün. Sana gelemem, senden bir adım öteye gidemem. Mıh gibi kazılıyken ismin aklımda, iç çekişlerimin sonunda bir başkasının adını zikredemem. Silkeleyemem kendimi senden ama
Oysa dilerken seni Tanrı’dan, oysa zikrederken adını sessiz bilmem kaç gecede, karanlığa fısıldarken, seni isterken, sen olmayı dilerken.. Hiç anlamadım, inanır mısın anlatmadı kimseler, kimse demedi bu başlamayan hikaye senin
Katil de benim, maktûl de. İtiraf ediyorum hakim, kendimle verdiğim o savaşta, kendim tarafından kalleşçe katledildim. Silahı tutan da bendim, namlunun ucundaki de. Tetiğe basarken titremedi ellerim. Şakaklarımda hissettiğim o