Bu sene çok farklı diğerlerinden, ıssız veya savunmasız değilim. Kimsesiz de. Belki çokça yalnız, biraz dargınım kendimle ama fazlası değil. Sen de çok farklısın gözümde, kafamda kurguladığım o büyük adam yok artık, yerle birsin. Kırgınlıklarımda adın geçmiyor, tökezlediğim o yollarda ellerim aramıyor ellerini. Nefretimden başka hiçbir yerde yok adın.
Sabahlarına nasıl uyandığını merak etmiyorum, uyanamayacağın o sabahta aklım, uyuyamayacağın o gecede. Hesaplaşacağımız o mahşerde. Seni kabul etmeyecek o toprağı hangi yağmurlar ıslatacak, hangi çiçekler baş verecek karanlığını yarıp güneşe ulaşmak için.. Beynimde böyle ardı arkası kesilmeyen binlerce düşünce.
Oysa son gelişinde sahiden inanmıştım bir daha gitmeyeceğine, ben gitsem dahi engel olmak isteyeceğine. Değişmiş gibiydin, beni duymaktan daha çok anlıyor gibiydin. Yokluğunda geçen onca senede kafamda kurguladığım o insan sendin, kelimeleri yüreğinden çekermişçesine kızım diyordun. Öyle özlem doluydun, öyle seviyordun beni ama korkma suçlamayacağım seni. Bu hikayedeki tek suçlu bendim. Öyle hasrettim ki sana havadan, sudan dahi bahsetsen beni sevdiğini anladığıma yemin edebilirdim.
Eh tabii, Tanrı’nın kimsesiz çocuğuyum, unuttun mu? Kaderime yazılan yine kapımı çaldı ama bu defa farklıydı. Sen gitmedin, ben gittim. Sen giderken sana kal diyememiştim, elimde değildi, sen de bana demedin. İşte böyle bitirdim yıllarca içimde büyüttüğüm acıyı, hasreti. İşte böyle büyüttüm omuzlarına ağır gelen o küçücük bedenimi.
Son bir vedamız kaldı seninle, o da mahşerde. Bir yanımızda kızgın ateş, bir yanımızda cennetin nehirleri. Tam da o gün kavuşacağız seninle, aynı ateşte kavrulacak tenimiz. Ne kadar inkar etsem de sen bensin, ben de sen. Umarım bir gün kabullenirsin, umarım bir gün benden değil kendinden kaçtığını fark edebilirsin.
Babalar günün kutlu olsun,
Geçmişinden Bir Yabancı