Hangimizin yüreği yangın yerine dönmüş olursa olsun o evlere düşen ateş kadar yakmadı yüreğimizi, hiç anlayamadık aslında nasıl bir acı olduğunu. Ekranlarımızı kararttık, dünyamızı kararttık ‘Bugün günümüz kara’ demek için, onların dünyası kadar kararmadı dünyamız… Birkaç yüreğimizden kopan sözü de ekledik sizi anlıyoruz demek için. Ama asıl yangın hemen sonrasında koyulmuş olan fotoğraflarda devam edip gitti. Biz olağanüstü uzak hayatımızın keyfini paylaşırken, bize emanet edilmiş olan yoksulun parasını sahibine vermediğimiz (kazancımızı paylaşamadığımız) için bir yerlerde ocağını kaynatıp çocuğunu doyuramayan annelerin, çocuğunu okutamayan, evinin kirasını ödeyemeyen, evine aş götüremeyen babanın yüreğinde yangın hep devam edip gitti. Sessiz sakin köşesinde kimsenin duymadığı acılar bir gün bir çığlık olup kulaklarımızı patlatamadı; çünkü biz o tarafı hiç dinlemedik.
Ne zaman ki bir facia yaşandı sadece o zaman tanıklık edebildik çekilen çileye. Gözlerimizin gördüğünü, Allah’ın yarattığı vicdan kabullenemedi, sızladı biraz. Birkaç kişi bir araya gelince vicdanlar rahatlatıldı, birileri suçlandı, suçlular bulundu çözüm olundu zannedildi. Daha yüzlerce olası faciaların altından çıkacak çileler, acılar şimdilik rafa kaldırıldı. Gün gelip çatıp tekrar bir facia yaşandığında biraz dokunur belki insan tozlu raflarda kalan vicdanına.
Ülkelerin sınırlarına mülteciler girmesin diye çekilen duvarlar kadar yüksek duvarlar ördük evimizin bahçesine. Onlar girmesin derken yanı başımızda yaşanan acıları göremedik duvarların ardından. Elimizden hiç düşürmediğimiz telefonlar dışarıya açılan tek penceremiz oldu. Birden bir olay oldu insan açtı penceresini, oradan bir kustu içindekileri, kendini rahatlattı, sonra kapattı penceresini, çekti perdesini içerisi tertemiz kaldı hiçbir şey bulaşmadı evine.
Hep bir sihirli değneğin dokunmasını bekledik tüm acılara. Biz elimizi bir yardım bekleyen ele uzatmadan acıları anlayabileceğimizi sandık. Dünyayı bizim sandık, çiçeklerle bezenmiş toz pembe hayatlarımızın bizim hakkımız olduğunu, çalışırsa diğerinin de hak edeceğini düşündük. Bilemedik ki yaşadığımız hayatın bize sunulan imkanların eseri olduğunu, bu imkanlar sunulmasaydı aynı bilgi ve beceriyle bunlara sahip olamayacağımızı ve dünyanın öbür yüzünde olabileceğimiz hiç aklımıza gelmedi.
Çünkü bunlara hiç gerek yoktu biz toktuk.