Kırmızı Gelincik ya da Gül …Açtı Polatlı’nın kırlarındaİdil diye anlatılan masalsı bir hikâyenin içinde.Bir şiirdeki ilk mısrada kırmızı bir gül .“Kırmızı bir güle aşık oldu bülbül.” Ama bülbül, gördüğünü gül
Kırmızı Gelincik ya da Gül …Açtı Polatlı’nın kırlarındaİdil diye anlatılan masalsı bir hikâyenin içinde.Bir şiirdeki ilk mısrada kırmızı bir gül .“Kırmızı bir güle aşık oldu bülbül.” Ama bülbül, gördüğünü gül
Yamaçlı Köyü ilk görev yerimdi. Beş yıl kaldım o köyde. Etrafı dağlarla kuşatılmış şirin bir köydü. Dağların tepelerinde hiç ağaç yoktu, eteklerinde de ara ara dikenli, bodur çalılar vardı sadece.
Paletimdeki tüm kelimeler küflenmiş Hormonlu zaten bu mevsimdekiler. Hayatın paletinde hiçbir cümle beyaz değil, suni daltonizm ışık hızıyla akıyor geçmişe ait kadim dırdırların merkezine. Sözcük paletleri baştan sona travmatik vaka.
Son zamanlarda etrafıma baktığımda herkesin bir acele hâlinde olduğunu fark ediyorum. Sanki görünmez bir düdük çalmış ve hepimiz aynı anda koşmaya başlamışız gibi. Kendimize bile yetişemediğimiz bu hızda, günün en
Bazı günler vardır, takvimde yalnızca bir sayı değildir. Bugün, o günlerden biri. Dört tane “bir.” Kusursuz bir simetri, neredeyse evrenin bize göz kırptığı bir hizalanma. 11.11 — bir şeyleri fark
Son zamanlarda özellikle sosyal medya paylaşımlarında sıkça karşıma çıkan bir söz var: “En güçlüler nazik davranır. En akıllılar sessiz kalır. En varlıklılar basit yaşar. En mutlular özelini gizler. Gerçek güç
Bu aralar herkes enerjisinden söz ediyor. Ben de düşündüm; belki de enerji dediğimiz şey, sadece biziz. Son zamanlarda herkesin dilinde enerji var. “Enerjim düştü”, “enerjimi temizledim”, “enerji çalışması aldım” gibi
Duvarlar nefes almıyor burada,Taşın rengiyle susturulmuş günler.Adımlar ritim tutuyor —Bir pişmanlık kadar aynı,Bir özür kadar geç. Gözler, duvarın ötesinde bir ışığı hatırlıyor.Küçücük bir sarı parıltı, belki mavi gökyüzü,Bir kelebek, minik
Yunan mitolojisinde Narkissos adında bir genç vardır; suya yansıyan yüzüne âşık olur ve o görüntüye ulaşmak isterken yok olup gider. Aslında bu hikâye, insanın kendi benliğine duyduğu hayranlığın tehlikeli yanını
Aklım başımda mı, değil. Derin mi mevzular, su götürmez. Yazıp yazıp sildiklerimi bir görseniz aynaya ihtiyaç duymazsınız. Mahalle, muhallebi hesabı ile çalkalanırken Green Park geceleri ayaza vurur. Kuşlar güneye uçarlar. Öpüp alnından insanlığımı, sıkıca
Bir zamanlar tanrılar gökten iner, insanlar onlara adaklar sunardı. Şimdi o tanrılar yok ama ritüellerimiz sürüyor. Yalnızca biçim değiştirdiler. Artık kurbanlarımız zaman, enerji ve dikkat. Her gün ekran başında geçirdiğimiz
Javier Marías, insan ruhunun derinlerine inmeyi başaran ender yazarlardan biri.“Yarındaki Yüzün” üçlemesi ise onun bu yönünü en çıplak, en incelikli hâliyle ortaya koyuyor.Görünüşte bir casusluk hikâyesi gibi başlıyor ama sayfalar
Bazen aşk sandığımız şey, aslında bir yanılsamadır. Seni göklere çıkarır, eşsiz hissettirir, “işte bu” dedirtir. Ama sonra, aynı hızla yere çarparsın. İşte o an, yaşadığın şeyin aşk değil, aşk bombardımanı (love bombing) olduğunu fark
Yaklaşık 100 yıl kadar önceydi. Yunan ordusu Ege Bölgesi’ni işgal etmiş, Fransızlar Adana–Antep hattına asker yığmış, İtalyan askerleri Antalya’dan çıkmış, Konya Tren Garı’nda kahve içiyordu. Ermeniler Kars Kalesi’nde garnizon kurmuş,
İnsanın anlam arayışı Ya da anlaşılma savaşı Geçip gittiğimiz bu yolda Uğrak verdiğimiz dünya Gördüğümüz sadece bir rüya Bazen düşüyormuş gibi hissettiren Kendine getiren, gerçekliğe götüren Böyle böyle fark ettiren
Kelimelerin Suskunluğu: Dört Yılın Ardından Gelen Bir Yazı Bazı yıllar sessiz geçer. Zaman akar, mevsimler değişir, insanlar güler, kalabalıklar geçip gider… ama sen bir yerde, derin bir suskunlukta kalırsın. Dört
“Görmedim, duymadım, söylemedim.” Bu cümle, onun hayatının özeti gibiydi. Küçüklüğünden beri etrafında fısıldanan bu sözleri önce bir oyun, bir masal gibi anlamıştı. Sonra fark etti ki, bu aslında hayatın sessiz
Bir zamanlar hayatın anlamı hareketti sanıyordum. Daha çok yer görmek, daha çok insan tanımak, daha çok şey yapmak… Sanki sürekli bir şeylerin peşinde olmazsam, varlığım eksilecekmiş gibi hissediyordum. Sonra bir
Bazı meraklar vardır, çocuk yaşta başlar ama hiç sönmez. Radyo frekanslarının gizemli dünyasıyla tanışan birinin heyecanı da tam olarak böyledir. Bir frekans döner, bir ses yankılanır, kilometrelerce öteden bir insanın
Bazen dostluklar büyük bir kavgayla değil, küçük bir sessizlikle biter. Bazı insanlar hayatına o kadar erken girer ki, ne zaman dost olduğunuzu bile hatırlamazsınız. Hep oradadır. Bir şekilde hep yanınızdadır.