içinde

Anneme

Bir kere düşersem bir daha kalkamam, biliyorum. Biliyorum etrafımdaki silüetlerin ucuz gölgelerden ibaret olduğunu; hiçbirinin beni kaldırmayacağını, yaralarımı temizlemeyeceğini, bir bardak su uzatmayacağını.. Ya da tutup kollarımdan bir kaldırım kenarında soluklandırmayacağını. Biliyorum ve tanıyorum kalabalıkların içindeki o yalnızlığımı. Bir sokaktan geçtiğimde tek başıma ve diktiğimde bir şişe şarabı başıma hissediyorum o yalnızlığı. Geçiyor boğazımdan ciğerlerimi yaka yaka, mayhoş bir tat bırakıyor damaklarımda.

Eğer soracak olursanız, o bir şişe şarabın mayhoş tadını benimle birlikte hissedecek bir sürü dostum var ama bu satırları dahi okumuyorlar. Eğer onlara soracak olursanız beni çok iyi tanıyorlar ama kaç geceye çığlık çığlığa uyandığımı bilmiyorlar. Boğazımı saran bir çift elden habersizler. Sanattan ibaret sanıyorlar tüm şu okuduklarınızı, sizin sandığınız gibi. Tanrı’nın bana bahşettiği bir hediye olarak görüyorlar, ne komik geliyor kulağa dimi.. Oysa bilmiyorlar ve bilmiyorsunuz bir elime ölümü, bir elime kalemi aldığımı. Sonra gözlerimin önüne o güzel annemin yüzünün gelişini ve yazmayı seçtiğimi.. Bilmiyorsunuz, aslında okuduğunuz her satırda bir parçamı gömüyorsunuz toprağa, vazgeçiyorum ya umudumdan, ya sevincimden.. Çıplak ellerle, kalem tutmaktan kararmış parmaklarla öldürüyorum kendimi. Öyle sessiz sedasız değil, bağıra çağıra, yüzünüze, yüzlerine vura vura.

Hayır, bugün ana karakterimiz Gece değil, benim, Yaren. Yirmi yıllık ömrünü kırk senenin ağırlığıyla yaşayan Yaren. Saklanmayacağım bu defa kendi yarattığım o ucuz gölgenin ardına. Ben Yaren, çırılçıplak karşınızdayım, dudaklarınızdan dökülüyorum beyninize, anlamayı geçtim duymayı biliyorsanız keza.

Henüz iki senelik ömrümde tanıştım hasretle, daha hasret bile diyemiyorken en son hasret kalmam gereken insana hasret bırakıldım. Bilmediğim, hatırlamadığım üç senelik daha ömür geçirdim o hasretin tam bağrında. Tam bitti derken, yine hasret kaldım, altı senelikti ömrüm. Kızmadım, kırılmadım da, mecburdu gitmeye, kalabilse kalırdı, küçüktüm ama farkındaydım bu ağırlığın. Üstelik ona sözüm vardı, ağlayamazdım, geleceği görmüş olsa gerek büyüyünce çok ağlayacaktım, yazıktı o küçük gözlerime, yüreğime. Yedinci senesinin günüydü ömrümün, mavi bir arabadan indi babam, dedemin maviye boyadığı o kapıyı çaldı, yanında bir kadın, karnı burnunda. Kim olduğunu sorduğumda annem olduğunu söyledi babam ama annem değildi, blliyordum. Annem içerdeydi, ya salonda, ya oturma odasında. Belki kavga, belki kıyamet.. Bastı gitti babam, hala sesi kulaklarımda çınlayan o arabayla. Mutfağın penceresinden izledim onu, ilk gidişiydi ama korkmayın son gidişi değildi. Sekizinci senesiydi ömrümün, habersizdim üstünden on iki sene geçtiğinde bile en mutlu günüm olarak o günü hatırlayacağımdan. Habersizdim, annemin bir bayram sabahı iki günlükte olsa yanıma geleceğinden ve senelerde geçse üstünden o bavulunun teker sesini hatırladıkça yüzümün güleceğinden. Ömrümün dokuzuncu senesinde ilkokuldaydım, çalışkan bir çocuktum vesselam. Bilir misiniz bilmem, belki denk düşmüyordur kuşaklarımız ama en ön sıraya otururdu benim zamanımda çalışkan çocuklar. Öyle bir gündü işte, yeni almışlardı sırt çantamı, pembeydi, o zamanlar çok severdim pembe rengini. Mandalina koymuştu dedem içine, okulda yerim diye. En ön sıraya koydum çantamı, bahçeye çıktım. Belki bir-iki oynadım, belki kantine gittim bilmiyorum. Geri geldiğimde çantam en arka sırada yerdeydi, tekmelenmişti, içindeki mandalina ezilmişti. Bir kız, sınıftan, tuttu beni kollarımdan gözümün içine baka baka kurdu anlamını bilmediğim o cümleyi; sen piçsin, senin baban yok, sen ön sıraya oturamazsın hakkın yok.. Anlamını bilmiyordum çünkü çocuktum, anlamını öğrendiğim o gün de çocuktum. Sanmayın ki ona kızdım, ona kızıyorum, o da çocuktu. Sırtımıza bu yükü, dilimize bu küfürü yükleyenlere tüm kızgınlığım. Ömrümün on birinci senesinde öğrendim, insanoğlunun çiğ süt emdiğini. On dokuzuncu senesinde tekrar, yirminci senesinde tekrar öğreneceğimi bilmeden. O gün anladım sandım, hiç kimseye güvenilmeyeceğini, o gün anladım sandım, herkesin herkese her şeyi yapabileceğini. On dördüncü senesinde ömrümün, kalemi değil, ölümü seçtim, çünkü o zamanlar bir kalemim yoktu. Annemin gözyaşlarını izledim, babamın yalancı sevgisini. Dünyanın hem güzel, hem en kötü şeyi bir aradaydı; hem çok istediğim, hem istemediğim her şey yanıbaşımdaydı. Emin olun, anlatsam, anlayamazsınız. On beşinci senesiydi ömrümün, yazın başıydı, babam son kez gitti. Üşüdüm desem yalan olur, üzülmedim desem de. Çok yalvardım, çok istedim dönsün diye. Ömrümün yirminci senesinde kulak verdi çığlıklarıma babam, geldi. Seneler sonra babacığım dediğim o gün sanıyordum ki bir bayram gününü arartmazdı gelişi. Aslında bakarsanız çocuklar gibi şendim, o gün ihanet ettim ona karşı olan hissizliğime; sanki hep varmışçasına sevmeyi denedim. Okuyor mu bu satırları bilmem, eğer okuyorsa bilsin üzgünüm onu kendi yarattığı eseriyle başbaşa bıraktığım için. İşte o gün babamdan ilk ve son kez gittim, açık tek bir kapı bırakmadan, açık tek bir kapı bırakmayı istemeden.

Ömrümün yirmi senesini burada bitirdim, geçirdiğim yirmi sene için ve geçireceğim her sene için teşekkür etmem gereken tek bir insan var hayatımda; annem.

Bana hem anne, hem baba olduğun için, yaşattığın her an için, gözünü kapattığın her gece, gözünü açtığın her sabah için, her gülüşün için, her gülüşüme sebep olduğun için, aldığın her nefes için, şu kaypak dünyada nefes almama sebep olduğun için, beni çok sevdiğin halde beni çok sevmekten korktuğun için, en büyük dert ortağım, en yakın arkadaşım, en güzel dostum olduğun için, tüm şu ucuz gölgelerin arasında tek gerçek olduğun için, kaç kere düşersem düşeyim, kaç kere yalpalarsam yalpalayayım her defasında beni kaldıracağını, yaralarımı saracağını bildiğim için.. Sana kaç kere yara olduğumu, kaç kere canını acıttığımı bilmesem de bir gün olsun sırtını bana dönmediğin için, şu dünyadaki, iyi, kötü, güzel, çirkin her şeye anlam kattığın için.. Her şeyden geçtim, sen olduğun ve var olduğun için teşekkür ederim annem. Seni öyle çok seviyorum ki, öyle çok işte.

Son nefesimde dahi yanımda olman dileğiyle,

Kızın.

Yazar Yaren Gece ÖZTÜRK

Siz Ve Biz Blog Editörü - Adana

8 Yorum

Yorum Bırakın

Bir yanıt yazın

Aşk 101

Zaman