Oysa dilerken seni Tanrı’dan, oysa zikrederken adını sessiz bilmem kaç gecede, karanlığa fısıldarken, seni isterken, sen olmayı dilerken.. Hiç anlamadım, inanır mısın anlatmadı kimseler, kimse demedi bu başlamayan hikaye senin mezarın olacak, diye. Kimse demedi,
Gece, onun adını dahi zikretme, yanan sen olursun, diye.
Anlatsalar da, anlayamazdım ama sen öyle tüm heybetinle karşımda dururken, senin adının anlamının tüm dillerde yasak olduğunu bilirken anlayamazdım.
Şimdi ise her kadeh kaldırdığım masada karşımda sen oturuyorsun, korkuyorum, bakamıyorum gözlerine uzun uzun; ya anlarsan, ya başlamadan bu hikaye yanıp kül olursam, diye. Ki ne güzeldir uzun uzun izleyebilmek seni, korkmadan, sakınmadan, saklanmadan; bir günah gibi taşımadan seni omuzlarımda. Ki ne güzeldir, dokunabilmek tenine, ellerine, kokunu çekebilmek içime uzun uzun, düşünmeden ahirini vaktin.
Ne yazık bana, bugünden evvelim sensin, bugünden ahirim de. Hiç var olmayacak sensin, var olsun diye Tanrı’dan dilendiğim de. Cennetteki yasak meyva sensin, ben de Tanrı’nın en sevdiği evladı.. Kül olmuşken bir kere, bir daha yanamam, bunu göze alamam bilirsin. Ve bilirim, beni hiç bilmezsin.