Kuşlar Yasına Gider; atların koşması kadar doğal, kaleme iç çektirecek kadar merhametli bir roman.
... Çünkü biz bir dünyayı iki kaşı arasında taşıyan, birbirine tutunmuş iki mutsuz umuttuk.
Bu kitabı okuduktan sonra bağırsaklarınıza ve içindeki canlılara bakışınız çok ama çok değişecek.
"Aşk dogal afete benzer kızım.." dedi, "İstemekle gerçekleşmez ki. Kendiliğinden gelir."
Birini öptüğünde salıncakta sallanır gibi hissediyorsan aşıksın.
Yârin semtinden gelen rüzgar ona "yâr seni unuttu" demesin, ihtiyar çınarlar gibi devrilmesin...
Ne zaman bir kitap açıp okusan bir ağaç gülümser ölümden sonra yaşam olduğunu bilen.
Yeni nesil yayıncılığın adresi TV 360’ta çok eğlenceli, çok keyifli, bilgileri tazeleyici bir yarışma var; Ben Bilirim… Mutlaka izleyenler vardır aranızda, eğer hiç izlememişseniz de şiddetle tavsiye edilir. Her akşam
Şöyle hayran eyle beni Aşkın oduna yanayım Her ne yana bakar isem Gördüğüm seni sanayım
Fi, Çi, Pi serileriyle adından söz ettiren Akilah Azra Kohen bu sefer de “Gör Beni” ile okuyucularının karşısında… Hem de oldukça değişik bir konuyla. Değişik bir konu diyorum çünkü okurken
Eğer yumurta içeriden kırılırsa hayat başlar. Yok, eğer yumurta dışarıdan kırılırsa işte o zaman hayat son bulur. Yani içten başlamayan dönüşümler ölümcüldür.
Hey Tanrım bana üç tane, üç de yetmez beş tane, beş de yetmez yedi tane, ver ver ver ver, ver Allah’ım ver...
İstanbul’da bir kanun adamı, sokaklarda bir suç bilgesi. Başkomser Nevzat, karmaşık cinayetleri çözerken insan ruhunun derinliklerinde gezinmeye devam ediyor...
Her nesil kendinden önceki nesli eleştirir elbette; kendimizin yetiştirdiğini unutarak hem de… Oysa böyle hedeflememiştik yaratırken bu nesli. Vicdanlı, duyarlı, insancıl gençler yaratmaktı amacımız. Ama olmadı… Nedendir, nasıldır, bilmem ama
Yaşar Kemal...Türk edebiyatının büyük ismi, koca çınarı... Ve onun efsanevi kitabı Ağrıdağı Efsanesi..
Bazı insanların yeri özeldir, bazı insanları canlı izlemek çok güzeldir...
Celile, Yeşil Mürekkep, İpek Sabahlık ve Afife Jale’nin yazarından...
“Toplatılmadığı zamanlarda çıkan Türkiye'nin ilk siyasi mizah gazetesi “Marko Paşa”nın serüvenini anlatan “hınzır bir neşriyat” hikâyesi...”