Ara ara kitap okuyamama dönemine giriyorum ve yaklaşık üç aydır da böyle bir dönemdeydim. Çok şükür ki 535 sayfalık bir Osman Balcıgil kitabıyla bu dönemden çıkmış bulunuyorum.
Daha önceleri de Osman Balcıgil’in kitaplarını okumuş ve yorumlamıştım. Dönem romanlarında oldukça başarılı olan, tanınmış kişilerin hayatlarından yola çıkarak geçmişe ait bilgiler de veren yazarın bu kitaptaki başkahramanı Nazım Hikmet…
Nazım Hikmet ve yol arkadaşları Leyla ve Ömer’in hikayesini okuyorsunuz. Lakin nazım Hikmet oldukça geri planda kalmış kitapta. Hakkında o kadar az bilgi ediniyorsunuz ki bazen mavi gözlü devden bahsedildiğini unutuyorsunuz. Zaten sonlarına doğru Leyla ve Ömer’in hikayelerini merak ettiğiniz için hızlandırıyorsunuz okumanızı.
Kitapta SSCB, Hitler dönemi, Kızılordu gibi tarihe damga vuran pek çok konuyu da okuyorsunuz. Yazarın daha önce kaleme aldığı kişiler de çıkıyor karşınıza (Suat derviş, celile Hanım ve Sabahattin Ali) Sabahattin Ali’nin Nazım Hikmet’e öyküsünü bırakması, ilk karşılaşmaları beni en etkileyen, en heyecanlandıran kısım olmuştu örneğin.
Elinizden bırakmadan okuyacağınız bu kitabı aynı zamanda “hayır öyle olmasın” diyerek okuyacak ve sonlarına doğru gözyaşlarınıza engel olamayacaksınız.
Daha önce yazarın kitaplarını okuduysanız bunu da severek okuyacağınızı düşünüyorum.
Kitabın kapak tasarımı daha güzel olabilir miydi acaba demeden de edemeyeceğim. Belki yazarımız okur ve dikkate alır bu yorumları.
Bol kitaplı günler…