Ayaklarımın altında bir tabure, boynumda hayal kırıklıklarım. Hayal kırıklıklarımdan bir tavana asılmak üzereyim şimdilerde. Boyası dökülmüş, sararmış bu tavan gözlerinden önce göreceğim son manzara olacak. Evet, gözlerinin içine bakarak iteceğim ayaklarımın altındaki tabureyi. Ben itmesem dahi o dayanamayıp ağırlığıma kırılacak. Pek sağlam değil, tıpkı hayatım gibi.
Aniden karar vermedim buna korkma. Birkaç gündür dargınım uykularıma. Ellerim sürgün yeri misali, dokunduğum umudu mahvediyorum. Tabii tükenince tüm güzel şeyler, kendimi mahkemeye başlıyorum. Uzun süredir kavgalıyım kendimle, uzun süredir kanlı bıçaklayım. Oysa bir zamanlar severdim kendimi, senin beni sevdiğin yerlerden. Mesela saçlarımdan, mesela gözlerimden…
Sahi, ak düştü saçlarıma, avuç avuç dökülüyor. Bir lokma ekmeğin tadı yok. Gözlerimin feri gitti, tüm yaşantımı ele veriyorlar artık. Ne büyük hastalıkmışsın sen! Ne tedavin var ne ilacın. Beynimi uyuşturan o ilaçlar dahi fayda etmiyor. Hâlâ odamın her köşesinde, hâlâ baktığım her yüzdesin.
Literatürde delirmek deniyor buna, inanma. Sen de biliyorsun delirmediğimi. Bunların hepsi bitecek, ittiğimde şu tabureyi. Mezara dahi benimle gelecek halin yok ya.
Göçebe nefesimi, ölümün yurduna kavuşturma vaktidir şimdi,
Sen ölümüm, kalımım,
Sen kıyametim,
Gözlerini gözlerime denk düşür,
Elveda sevgilim!