Ayaklarımın altında tüm şehir, birkaç damla süzülüyor gökyüzünden. Kıyafetlerimi ıslatan yağmuru izliyorum donuk gözlerimle. Yüreğim bir kor, bir avuç su birikintisini bassam diyorum, sönse. Anlamıyorum, gittiğini bile bile nasıl yerle
Ayaklarımın altında tüm şehir, birkaç damla süzülüyor gökyüzünden. Kıyafetlerimi ıslatan yağmuru izliyorum donuk gözlerimle. Yüreğim bir kor, bir avuç su birikintisini bassam diyorum, sönse. Anlamıyorum, gittiğini bile bile nasıl yerle
Bugün öldürdüm seni, bugün selân yankılandı sokaklarda. Kimse duymadı, ben duydum. Bugün öldürdüm seni, tenine yakıştıramadığım o toprağı serptim üzerine. Üzgünüm, bu defa çok yakıştırdım tenine. Bugün öldürdüm seni, nefretinle
Üzgünüm çocuk, unutmak gerekir bazen, kaybetmemek için. Kaybetmemek için benliğini, vazgeçmek gerekir bazen. Sana kalem tutturan o gözlerden, uykularını dağıtan o seslerden, geceni aydınlatan o gülüşlerden, gününü gece yapan o
İçimi saran karanlığım… Bir parçanı bırakıyorum geçtiğim sokaklara, hafifletmek için sancılarımı. Artık çok içmiyorum, korkmuyorum canımı acıtacak sözlerden, yüzlerden… Besliyorum seni, kurban ederek aydınlığımı üç kuruş etmeyecek ruhlara.Kaçmıyorum artık köşe
Sanıyorum ki, küçük bedenim ağır geldi omuzlarına. Sanıyorum ki, o küçük dünyanda beni sığdıracak bir yer bulamadı ellerin. Sanıyorum ki, çok çabaladın beni sevmek için; yorgun düştün, pes ettin. Kabullenmek
Seni sevmiyorum değil, seni hiç sevmedim. Şimdiki zamanım, evvelim, ahirim… Seni hiç vâr etmedim! Tuttum ellerinden, Baktım gözlerinin içine uzun uzun, Yetmedi ağladım, Yetmedi ağlattım seni gecelerce… Şarkılar söyledim, Şiirler
Bir fırtına olsam bugün, okyanusları yok ederim, ağaçları sökerim kökünden; çatılar uçuşur gökyüzünde ama senin denizinde kıyına vuran o dalga olamam. Bakma bana öyle, çok yorgunum. Anlatamam seni sana uzun
Eğer bir masalsan sen,Eğer süsleyeceksen rüyalarımı,Eğer beni hissiyatsızlığın karanlığından kurtaracak şeyse ellerin,Köz de olsan, ateş de;Yansam cehenneminde cayır cayır,Yanında uyanacağım o ikinci sabahın ahirinde,Unutur tüm evvelimi sana sığınırım,Ve şahidimdir Tanrı,Bu
Hiç ummadığın bir gecenin,Hiç ummadığın vaktinde,Belki başka bir tende uyuklarken,Belki başka bir ismi sayıklarken şarkılar kulağına,Gelirsem eğer aklına…Hiç utanma sevgilim,Silkin!Hatırlat kendine,Sırtını bana, yüzünü başkasına döndüğün geceleri.Hatırlat kendine,Kapanmışken ayaklarına bedenim, ardına
Karanlık bir odanın tam ortasında açtım gözlerimi. Duvardaki kırık camdan sızan sokak ışığı gözlerimi acıtıyordu. Tam karşımdaki sandalyeden kendime bakıyordum. Yansımam olduğunu düşünüp ayaklanmak istediğimde fark ettim ellerimin ve ayaklarımın
Bağırdıklarına, karanlık bir gecede seslerinin alev gibi parıldadığına çok eminim. Ve kimsenin duymadığına da. Yalnızlardı, korkuyorlardı. Belki daha az yalnızlık, daha çok korku vardı. Belki kocaman bir kalabalığın ortasında, evladının
Belki, yanında uyanırdım bir sabah. Belki yanında uyanamadığım her sabah için kızardım sana. Neden geç kaldın diye sitemler ederdim. Eve değil, bize.. Belki, bize neden geç kaldığın hakkında nedenler üretirdin.
Bir enkazın ortasında uyandım. Uyandığıma bin pişmandım. Duvarları kaldırdım, taşları saçtım etrafa. Ölü tenlerde dolaştı ellerim. Seni aradım, bulmak istemedim ama seni aradım. Görmek istemedim ama sana bakındım. Hayal meyal
Her gün iş çıkışı yorgun argın bindiği o otobüste, kafasının içinde dolaşan kırk tilkiden birine odaklanmayı başarabilmişti. “Yeni bir isim, yeni bir şehir, yeni bir hayat!” dediği o günün üzerinden
Susmanın ağırlığıyla yaşayamıyorum artık. Göğüs kafesimin içinde bir el, canımı acıtana kadar, canım çıkana kadar sıkarken yüreğimi “iyiyim” yalanlarının ardına saklanamıyorum. İyi değilim. Bir vedanıza daha şahit olmak, bir yalanınızı
Babalar gitmez,Babalar sırtını dönmez.Babalar çocuklarının gözüne yaş olmaz,Babalar çocuklarının gözündeki yaşları siler.Babalar yara açmaz,Baba,Babalar çocuklarının yaralarını sarmayı dener. Yokluğunla kaç senedir yoldaşım, bilmiyorum. Geçen seneler boyu sana kaç kere veda
Sıralayın artık vedalarınızı,İsterseniz teker teker,İsterseniz hepiniz bir an da dönün sırtınızı,Çok geç kaldınız!Gelmek için de,Gitmek için de,Ama varsa vaktiniz buyrun oturun,Suçlayın beni!Hatırlatın unuttuklarımı,Yaptıklarımı, söylediklerimi,Gittiğim yolları,Gidip dönemediklerimi,Gidip ölemediklerimi… Yemin ederim çıkmayacak
Sen bu asrın dengi değilsin, yüzyıllarıma tekamül ediyor uzaktaki varlığın. Ki yürüsem yüzyıllarca sana doğru, yine yakın edemem o uzaklığı. Kimse seni yazmaya çalışmasın, anlatmaya da. Yüzyıllar önce dökülmüşsün bir
Say ki uzun yollardan geldim, Say ki dönüşü olmayan yerlerden, Say ki evim yıkıldı, Tanrı misafirin oldum, Say ki evim yoktu, evim olmanı umdum. * * * Say ki ellerinden