Sen bu asrın dengi değilsin, yüzyıllarıma tekamül ediyor uzaktaki varlığın. Ki yürüsem yüzyıllarca sana doğru, yine yakın edemem o uzaklığı.
Kimse seni yazmaya çalışmasın, anlatmaya da. Yüzyıllar önce dökülmüşsün bir şairin kaleminden, yüzyıllar önce resmetmiş seni devrin en iyi ressamı. Yüzyıllar önce yaratmış o güzel yüzünü Tanrı. Yüzyıllar önce duyulmuş sesin, dünyanın en güzel melodisi olarak. Doğa anaya kafa tutmuşsun. Üstüne binlerce şarkı yazılmış, binlerce ses duyulmuş belki, hiçbiri denk düşememiş sana.
Senin işitmediğin her kelime çıktığı dudağı kirletirmiş, dokunmadığın tenin farkı kalmazmış bir cesetten. Keşke karşında olsam da kirlenmiş dudaklarımla bir şeyler anlatsam sana, keşke dokunsan çürümeye yüz tutmuş tenime. Hayat bulsam yeniden, dudaklarında, nefesinde…
Bilirsin, beceremem yaşamayı ama imreniyorum bana bahşecedeğin o yaşama. Senden sonra anlamı olmayan her şey anlam bulacak, biliyorum; geceler sabaha kavuşacak.
Bildiğim bir şey daha var, yüzyıllık suskunluğunla baş edemiyorum.