Bağırdıklarına, karanlık bir gecede seslerinin alev gibi parıldadığına çok eminim. Ve kimsenin duymadığına da. Yalnızlardı, korkuyorlardı. Belki daha az yalnızlık, daha çok korku vardı.
Belki kocaman bir kalabalığın ortasında, evladının yanında katledilmişti kadın, belki gecenin bir körü plazanın bilmem kaçıncı katından aşağı atılmış, intihar denilmişti. Üstelik “o saatte orda ne işi varmış, üstündeki o kıyafette neymiş, içmeseymiş arkadaşım bize ne!” diye yazılıp çizilmişti ardından.
Belki bir anne-baba, el bebek gül bebek büyüttüğü kızlarının yanmış cesedini bulmuştu. Kötü bir haberim var size, dağına taşına akan suyuna öldüğümüz şu ülkenin üç tarafını kaplayan denizler var ya, söndürmeye yetmemişti bu yürek yangınını ve yetmeyecekti!
Çünkü seneler önce bir baba kızının ikiye ayrılmış cesedini bir gitar kutusunun içinde, çöp konteynerında bulmuş; dönemin Emniyet Müdürü tarafından “kızına sahip çıksaydın” diye azarlanmıştı.
Ve çok üzgünüm, bunlar çok geç vakitlerde duyduğumuz yardım çığlıklarıydı, peki ya duymadıklarımız?
anitsayac.com, bildiğimiz tam 286 kadın, ya bilmediklerimiz?
Kulaklarınızı bu yardım çığlıklarına kapatmayın,
Kapatıp kulağınızı bir çığlığa o çığlık sustuğu için ağlamayın!
Güzel yorumlanmış önemli bir konu, emeğinize sağlık.
Çok teşekkür ederim??
Kadının sadece beş harf olmadığı, kadına şiddetin son bulduğu, kadın cinayetlerinin işlenmediği bir dünya dileğiyle..
Umarım o dünya çok yakındadır??