Susmanın ağırlığıyla yaşayamıyorum artık. Göğüs kafesimin içinde bir el, canımı acıtana kadar, canım çıkana kadar sıkarken yüreğimi “iyiyim” yalanlarının ardına saklanamıyorum. İyi değilim.
Bir vedanıza daha şahit olmak, bir yalanınızı daha dinlemek istemiyorum. Beni ölüme terk edeceğinizi bile bile yaralarımı sarmanızı izlemeye katlanamıyorum. Bir günlüğüne dürüstlükten yana olun ve kandırmadan beni gidin. Defolup gidin! Yemin ederim sormayacağım neden diye, neden aramayı seneler önce dar bir ara sokakta bıraktım. Yalvarmayacağım size dönün diye, sizinleyken bile yalnız oluşumdan kimsesizliğe alıştım. Her şeyinizi alın, bencilliklerinizi, anılarınızı, acılarınızı ama ne olur bu defa beni bana bırakın. Bu defa kendimle bir başıma kalayım. İlla terk edecekse birileri beni, terk eden taraf ben olayım, siz değil. Her şeyi çok görmüşken, bunu çok görmeyin bana.
Evet acizim, evet çaresizim ama ne olur çekin üzerimden acıyan bakışlarınızı. Nasıl kör olduysanız her şeye bu hale gelene kadar, bundan sonra da görmeyin beni. Yokmuşum, hiç varolmamışım gibi devam edin hayatınıza. Uzanan ellerinize ihtiyacım yok, tabutumu taşıyacak omuzlarınıza da. Bir yükmüşüm gibi davrandığınız senelerin ardından, bırakın yer bulamayayım omuzlarınızda.
Bencilliklerinizi omuzlayın, yavaş yavaş ama kendinizden emin bir şekilde kararttığınız hayatımı. Yalanlarınızı sırtlanın! Kimsesizliğimin tutun kollarından. Ama rahat bırakın bedenimi, çürüyen ruhuma eşlik etsin.
Bir defa beni benimle bırakın, şakaklarıma saplanmış o silahın tetiğine ben basayım; ruhum bayram etsin.