Büyük ihtimalle üçüncü sınıfa gidiyordum. Kaçıncı sınıf olduğumu net hatırlayamasam da matematik sınavından 5’lik not sisteminde 3 aldığım için annemin benimle 1 hafta boyunca konuşmadığını çok iyi hatırlıyorum. 8-9 yaşlarında bir çocuksunuz ve gerçekten de başarılısınız ama o gün hep “pekiyi” alan ben “orta” almışım. Belki heyecan yapmıştım belki rahatsızlanmıştım belki de soruyu anlamamıştım hatırlayamıyorum ama 3 aldığım için bir hafta boyunca annesinin konuşmadığı bir çocuk olmuştum. Saçımı taramıyor, ayakkabımın bağcıklarını bağlamamda yardımcı olmuyordu. Beslenme çantası o dönemde sadece anne babası memur olanların görebileceği bir şey olduğu için o kısmına hiç değinmiyorum bile.
1 hafta sonra aynı dersin muhtemelen sözlüsünden ya da başka bir dersten “pekiyi” almıştım. Heyecanla ama biraz da korkuyla yaklaştım anneme. Çamaşırları seriyordu, evet şimdi hatırladım küçük kardeşim vardı, daha bebekti ve onun çamaşırlarını seriyordu. O zaman 2. sınıfa gidiyorum demektir. Sonuç itibariyle daha ÇO-CUK kategorisindeyim. Kurduğum cümleyi net hatırlayamasam da sesimdeki çekingenliği, korkuyu bugün bile hatırlıyorum: “Anne, ben bugün dersten 5 aldım.” Hafifçe başını çevirip omzunun üstünden bana baktı: “Aferin işte böyle ol!”
Karnem ilkokul boyunca hep PEKİYİ’ydi. Ortaokulda notlarımla ilgilenmeyi bırakmıştı. Aslında pek çok şeyle ilgilenmeyi bırakmıştı. O evin içinde notları çok iyi ama mutsuz bir çocuk büyüdüğünün farkında değildi. Belki benim annem de mutlu değildi ve bu yüzden biz de yaşamın bize getirdiklerine razı olan tamahkar bireyler olmuştuk. Sonra çakralarımız açıldıkça elimizdekinden daha fazlasını hak ettiğini düşünen ve elimizdekiyle mutlu olamayan insanlara dönüştük.
Gel gelelim o çocukluktan şimdiki yetişkinliğe… Benim aklımı, kalbimi, tüm benliğimi ve kalan hayatımı önüne serdiğim ve iki dudağının arasından çıkan sözün kölesi olduğum kızım da 2. sınıfa gidiyor ve daha 7 yaşında olmasına rağmen sınav stresi yaşadığını, çıkan sonuçlarda büyük ödüller alması gerektiğini ya da kötü sonuç alırsa cezalandırılacağını düşündüğünü görünce apışıp kaldım. Asla ona kötü not düşük puan istemiyorum gibi cümleler kullanmadım ya da birinci olursan “full çekersen” sana şunu alırım demedim; ama nasıl olduysa sisteme kaptırmışım çocuğumu. Ben sadece MUTLU bir çocuk yetiştirmek istiyorum. Belki bazen hata yapıyorum ebeveynlikte ama amacım belli fikrim belli.
Yakın bir zamanda dehşet verici, detaylarını bile yazmaya elimin gitmediği 12 yaş çocuk olayı diye kodlandırdığım bir haber okuduk hepimiz. Nasıl bu raddeye gelebildik diye şaşırdık kaldık. Ama yine anladım ki biz eğitim sistemini ne kadar eleştirirsek eleştirelim o sistemin içine düşüp o girdaptaki akışta yerimizi alıyoruz. Mesela sınava giren çocuğumuza en yüksek kim aldı diye soruyoruz ya da en düşük kimindi diye meraklandırıyoruz.
Bugün bu cümleyi başka bir yerde de yazdım; buraya da yazayım: Başarı güzeldir, motive edicidir ama henüz gerçek kişiliklerine evrilme dönemindeki çocukların hayatlarının zirvesinde olmamalı. Ben mutlu, kendinden emin, özgüvenli bir birey yetiştirmek istiyorum. Umuyorum ki bu yolda 3 almam 🙂