içinde

Kendini Yaratanlar

Zaman zaman beynimi kemiren bazı durumlara anlam veremiyorum. Bu gece, kendimle daha fazla savaşamayacağımı anladım. “Hayır böyle değil, ben kötü düşünüyorum” demekten fikirlerin meczupluğunu kendi kafamda yarattığımı fark ettim. Bulutlara sıkışmış su damlacıkları gibi tedirgin oluyorum böyle anlarda. Bendeki bu kendiyle savaşan ben, her sabah Güneşin dağları aşmadaki gücüne yetişemiyor, dağın askılarında takılı kalıyor bir gömleğin dolaptaki yaramazlığı gibi… Ama bütün düşünceleri cesaretle yazmanın ne kadar imkânsız olduğunu biliyorum, sadece etkisinin hafife alınmayacak bir durumu, cesaretimin sınırlarını kırmaya çalışarak yazacağım…

Bugün hayatın yeni bir kuralını öğrendim, aslında her zaman bildiğimiz ama asla kendimize itiraf edemediğimiz, gereksiz gördüğümüz bir kural ve belki de “Evet bunu biliyorum zaten” diyeceğimiz bir kural. ” Mükemmeliyetçilik” Benim için başka bir tabiriyse “olmayan kendini yeniden yaratarak beğendirmek”

“Madem hiçbir zaman böyle biri olmayacağım öyleyse kendimi ben yeniden yaratarak yeni bir ben olabilirim” düşüncesi…

İlk defa birisiyle tanıştığımız zaman ilk izlenim  düşünceleri olmuyor çünkü her zaman onların önüne geçecek şeyler vardır. “Saçları da biraz seyrek sanki ve biraz kısaymış” dediğimiz vakit “Saçlarım nasıl çok iyi değil mi? Yeni moda bu” cevabını aldığımız an, önceki düşündüğümüz olumsuz fikirleri kısa bir süreliğine askıda bekletiyoruz ‘Gerçekten güzel mi?’ düşüncesiyle savaş haline geçiyoruz. Tekrar belirsizlikle baş edemediğimiz dakikalara girince “Sen de saçını kısa yapsana bak bana çok yakışıyor sana da yakışır” cevabı kendinden emin gözlerden gelince ‘Haklı, saçı çok iyi. Çok yakışmış” deriz istemsizce ve bunu başkalarına da anlatırız. Kendini baştan yaratmak zor değilmiş!

Bu mükemmeliyetçi kişiler, aynı zamanda bizim benliğimizi de yavaş yavaş ellerine aldıkları zaman kısa bir sarsılma anı yaşarız ama nedenini bir türlü anlayamayız. Her şeyin çok iyi gittiği bir projede ve en iyisi olacağını düşündüğün bu projeyi, kendini yaratan kişilerle paylaştığımız zaman “Olmamış sanki, ben yapsam mükemmel yaparım, bilirsin çizimim de iyidir” sözlerini duyduğumuzda kısa bir afallama yaşarız ama asıl konuya değil de ‘çizimi benimkinden iyi miydi? Halbuki kendimden çok emindim, olmamış yine başaramadım’ düşüncesi o anımızı mahveder ama ‘haklısın galiba biraz daha çalışmam lazım’ veya ‘benim yeteneğim yok’  der geçeriz…

Bu, burayla sınırlı kalmaz. Yaptığımız hiçbir şeyden emin olamayız. Hayatta en kötü şeyde hiçbir şeyden emin olmayarak yaşamak değil midir zaten? Burayla da sınılır kalmaz. Çöküş gerçekleşince sınırlı bir alanla yetinmez çünkü! Yaptığımız hiçbir şeyi kimseyle paylaşmamaya karar veririz ve o hiçbir şeylerin içinde hayatımızın dönüm noktası da olabiliyor ama tedirginlikle ve kırgınlıkla devam ettiğimiz için çöküşü en acısına kadar yaşıyoruz, verdiğimiz kararlardan dolayı.

Hayatımızı belirsizliklerle ilerletince benliğimize de kefeni giydirmez miyiz?

“Şimdi sana mükemmel bir kahve yapacağım, çok güzel kahve yaparım” diyen bir kişinin kahvesinin güzel olmama ihtimali olabilir mi?

“Çok iyi kahve yapamam ama yine de yapayım, içeriz” diyen bir kişinin kahvesinin iyi olma ihtimali olabilir mi?

Her nasıl olursa olsun kendimizi baştan yaratmak bizim elimizde! İster buna maskeli benlikler diyelim ister sahtekarlık.

Yazar Sizüçen

Bir yanıt yazın

Rüyalarda Buluşuruz

İnce Bel