Bölüm 1
Şehrin ışıkları çok az yanmakta, her yer ıssız sanki terkedilmiş gibi. Civarda gördüğüm evlerin hiç birinde ışıklar yanmıyor… Gecede hafif bir sis ve ölümün o ağır kokusu sinmiş gibi… Ne olmuştu da böyle bir karanlığın o ıssız boşluğuna hapsoldum. Tedirgin bir halde sokaklarda yürürken sığınacak bir yer arıyorum. Kulaklarımın uzaktan gelen ayak seslerine dikkat kesildiğini fark ediyorum bir anda. içimde yalnız olmadığım duygusuyla anlamsız bir sevinç yüklüyorum kendime, sonra yanılıyor olabileceğim de aklımın bir köşesine yerleşiveriyor. Bir an aklıma daha bir kaç gün öncesinde okuduğum haber geliyor…
Başlıkta şu şekilde yazışmıştı “Esrarengiz Cinayetler Devam Ediyor”. O an bütün vücudumun titrediğini hissetmeye başladım. Bir an buz kesti ayaklarım; gözlerim yolun karanlık noktalarına dikilmiş acaba o olabilir mi diye düşündüm. Ben de mi bu vahşetin bir parçası olacaktım yoksa… Henüz yaşanmamışlıklarım varken söylemek isteyip de söyleyemediklerim ve daha nicesi … Bir an karanlıkta bir gölge gördüm sanki. Orada dikilmiş beni izliyor, ne yapacağımı bilmez halde hızlıca ve sessizce oradan uzaklaşma gayreti içerisinde, telaşlı ve kalbimin yerinden fırlarcasına atar halde korkumla beraber saklanacak, kaçacak bir yer arıyorum. Acaba bağırsam birileri beni bu durumdan kurtarmak için yardıma gelir mi yoksa bu karanlığın içerisinde bana aydınlık olacak polis çıkar mı diye düşünüyorum. Ne de olsa son zamanlarda bu artan ölümler nedeniyle emniyet, tedbirleri arttırılmış her yerde bu gözü dönmüş katili arıyorlardı.
En azından şu an ben öyle ümit ediyorum. Koşar adımlarla yürümeye devam ederken ayak seslerinin daha belirgin bir şekilde işitmeye başladım korkak bakışlarımla arkama baktığımda sanki gölge olarak daha önce gördüğüm daha belirgin iri yapılı koca bir insan görür gibiyim bir binanın kapısının açık olduğunu fark ettim, içeri daldım, merdivenlerden çıkarken kapıları da yoklamaya başladım. Biri beni duyar mı, saklanacak bir yer bulur muyum düşüncesiyle ama bir türlü sonuç alamıyorum. Tırmanmaya devam ediyorum, her yer karanlık… Gözümle göremediğim basamakları ellerimle duvarları tutarak hissetmeye çalışıyorum. Bu halde binanın son katına ulaşmış, karşıma çıkan demir kapıyı açmaya çalışırken arkamdan bir ses “nereye kadar” diyor. “Benden kaçamayacaksın … Son anların, buna hazır mısın?” diyor. Hayır değildim. Kim hazır ki ölüme? Yaşın kaç olursa olsun insan bildiği halde bir gün nefesinin son bulacağını ölmeye hiç bir zaman hazır değil ki… Kapıyı açtım ve o ara başımı bir gayret arkama çevirdim. Gördüğüm karanlıktaki gölge daha belirgin, daha büyük, yüzü yara bere içerisinde, saçlar uzun sakalları kırçıllaşmış; gözleri kap kara üzerine doğru bir anda atılıverdi. Artık çığlıklarım geceyi kaplamış her yerde yankılanıyordu. “Bırak beni” diyorum “imdat” diye bağırıyorum. Bir yandan da korkunun vermiş olduğu o hayatta kalma arzusu ile ben de karşılık vermeye çalışıyorum attığım isabetli bir yumrukla sendeliyor. O an kaçmak için iyi bir fırsat diyorum, o karanlık merdivenlerden çarpa çarpa bir çırpıda aşağı inmeyi başarıyorum. Caddeye çıktığımda delicesine koşmaya başladım o cani katilin sesi bir anda yine ses veriyordu bana “kaçamazsın gidecek yerin kalmadı; artık ruhun da bedenin de benim” diye bağırırken bir el silah sesi gecenin sessizliğine nokta koydu. Aman Allahım bedenimde sıcak bir akışkan hissettim elimle yokladığımda vurulduğumu anladım. Diz üstü çöktüm olduğum yere, O geliyordu Zafer kazanmış komutan gibi pis pis gülerek yaklaşıyordu; sesi kulaklarımı tırmalıyor “kaçamazsın demiştim ben sana bu gece son geçen bir daha gün ışığını göremeyeceksin”
O yaklaşırken son bir hamle yapabilir miyim son çare bu caniyi durdurabilir miyim diye etrafıma bakınıyorum. Az ötede gözüme çarpan metal bir cisim parıldıyor ona doğru sürünerek gittim, yüz üstü üzerine yatıp elimin arasına sıkıca aldım. Ben bunu yaparken katilim olacak kişi sadece bir kaç adım gerimde “artık bitti” diye fısıldıyordu. Yanıma yaklaştı, yüzümü kendisine dönmemi istedi. Döndüm. Katilim olacak kişi, tıpkı kabuslardaki gibi o kadar korkunç bir yüzü vardı ki bakamıyordum yüzüne. Hadi cesaret bu son şansın hamleni yap diyordum içimden. Ona bu mesafeden saldırırsam başarısız olacağımı da biliyordum. Son bir akıl oyununa ihtiyacım vardı katilime senden son bir isteğim var dedim. Alaycı bir gülümseme ve tiz bir sesle nedir diye sordu. Madem son anlarım erkek gibi ölmek ve senin de bunu bir erkek gibi yapmanı istiyorum. Gözlerimin içine bakarak ve silahını anlımın ortasına dayayıp hayatıma bir son vermesini istedim. O alaycı gülümsemesi kendinden emin tavrı ve tiz sesiyle “neden olmasın” dedi. Büyük bir zevkle silahı dayadı gözlerimin içine bakıyordu ben bu yüze dayanmaya çalışırken son bir nefes son bir hamle yapmam gerektiği biliyordum. Madem sonum gelmiş bari dünyada böyle bir caninin de yaşanmasına izin veremezdim ve hamlemi yaptım aynı anda bir el silah sesi ve sonrası derin bir sessizlik…
Uyan uzun zaman oldu,
Uyan…
” Madem son anlarım erkek gibi ölmek ve senin de bunu bir erkek gibi yapmanı istiyorum. ” bu önemli tabi 🙂
Bencede önemli ?