İnanmak …Tek bir kelime ve milyonlarca çağrışım …İnanmak …Belki de saatlerce durup aynı noktaya bakmaktı …Flu hayallere hapsolmaktı …İsli duvarlara yaslanmaktı …Tozlu aynalarda görme yetisi olmayan birinin kendisine bakmasıydı …Umut
İnanmak …Tek bir kelime ve milyonlarca çağrışım …İnanmak …Belki de saatlerce durup aynı noktaya bakmaktı …Flu hayallere hapsolmaktı …İsli duvarlara yaslanmaktı …Tozlu aynalarda görme yetisi olmayan birinin kendisine bakmasıydı …Umut
Her günün birbirine benzediği bir gündü…Elinde olan kahvesini yudumlarken, kendini pencereden dışarıyı izlerken buldu…Bardaktan boşalırcasına, belki de içini tüm samimiyetiyle dökercesine yağıyordu yağmur…Onu izledi…Onu, uzun uzun izledi…Lacivert yüzlü bir gökyüzü,
Duyuyor musun …İyi dinle …Çok şey anlatıyor aslında bu ses …Bakmayı bilene çok şey sunuyor …Dinlemeyi bilene çok şey anlatıyor …Bir uğultu …Duydun mu ?Hayır !!!! Hayır !!!Duymuş da olamazsın ..Görmüş de
Ben… Hep telaşlı… Bir o kadar durgun… Dalgaları içinde köpüren deniz gibiyim… Balıklar incinmesin diye dalgaları içine hapseden… Denizler balıkları düşünür müydü? Balıklar denizleri anlar mıydı? Sükutu bilir miydi balık?
Nedir bunun hikayesi de durup durup bakmak istersin… Sıcak simitin kokusu mu huzur vericidir, yoksa soğuk kaldırımda onu satmaya çalışan ve nefesiyle kendini ısıtmaya çalışan eller mi? Kim bilir belki
Mahallenin orta yerinde, bir yoldaydı o ayakkabı… Sahibi kimdi acaba? Ölmüş müydü yoksa? Yoksa… Ruhunu mu almıştılar elinden? İntihara mı kalkışmıştı? Neydi bu ayakkabının hikayesi? Niçin bu denli yorgun duruyordu?