Nedir bunun hikayesi de durup durup bakmak istersin…
Sıcak simitin kokusu mu huzur vericidir, yoksa soğuk kaldırımda onu satmaya çalışan ve nefesiyle kendini ısıtmaya çalışan eller mi? Kim bilir belki de hiç duyumsamamıştı sıcak simit kokusunu…
Ellerinin uyuşmasından mı …
Evde onu bekleyen çocuklarından mı…
Belki de hiçkimsesi yoktu o ellerin…
Günün ışımasıyla her sabah o kaldırıma gelirdi …
O eller… O eller… O eller…
Her sabah gelir gecenin bilmem kaçına kadar beklerdi…
O kaldırımdan geçen herkes duyumsardı o kokuyu…
İçi huzurla dolardı…
Sabahın bir parçasıydı o simit kokuları …
Sabahın bir parçası olan başka bir şey daha vardı ki bilinmezdi…
“Soğuk kaldırımlar, üşüyen eller”…
Durup izlediniz mi o elleri?
Belki de kalem dahi tutamayan o eller, bu ağır yükü her gün taşımak zorunda kalmıştı…
O eller belki de yıllarca bu yükle, hiçbir sabah, simit kokusunu duyumsayamayarak yaşamıştı…
Oysaki martılar bile bilirdi simit kokusunu…
…..