Yağmur diniyor…
Umut bizi terk etmişken,
Sabaha çıkmanın hiçbir anlamı kalmamıştı artık.
Yahut şarap içmenin,
Yahut ölümü ummanın.
Yalnızca karanlığın anlamı vardı.
Yağmur yavaş yavaş dinmeye başlıyordu ve bulutlar çekiliyordu gökyüzünden.
Şayet soğuk hala aynı soğuktu.
Ümitsizlik hala tepemizdeydi.
Sevişmenin dahi anlamı kalmamıştı artık.
Hemen her şey anlamsız gelirdi yağmur dinerken,
Mavi minibüslerde verdiğim sözler anlamsız gelirdi,
Sevdiğim kadınlar anlamsız gelirdi,
Yılgınlığım daha bir anlamsız gelirdi.
Susardım yağmur dinerken,
Bir şarkı başlar gibi olurdu,
Önümde oturan bir çift sarılmış birbirine,
Sevgi yeminleri ederlerdi.
Yağmurun dinmesi bahanesiyle.
Bu kadar basitti işte sevgilerimiz.
Hüznümüz de basitti.
Bir kaç eski dost görsek anında gözlerimiz dolardı yağmurun dinmesiyle,
Bir adam hayatının aşkını arardı sokaklarda,
Ona gülerek geçirirdik günlerimizi.
Öyle ki çok mutlu oldum onun adına,
Üç çocuğu varmış, güzel bir evi ve bir karısı.
Sevincimiz de bu kadar basit işte.
Birkaç cümle kursak seninle karşı karşıya,
En mutlu insanları olurduk dünyanın.
Ya da yalnızca bir kaç şişe şarap bitirsek,
Konuşmasak, dokunmasak birbirimize.
Yalnızca beraber olduğumuzu hissetsek.
Bu kadar basitti işte.
Her şeyim basitti benim.
Kıyafetlerim hep aynıydı mesela,
Bir yıl giyerdim aynı ayakkabıyı.
En eski şey en güzel şeydi benim için.
Bağlanmak bir problemden fazlasıydı.
Tıpkı yalnızlığım gibi,
Basitti insanlığım.
Yaşarken de basittim.
Ölürken de basitim.
Bu yüzden tuhaf gelirdi büyük rezidanslarınız gözüme,
Bu yüzden anlayamazdım şehrin parlaklığını
Sadece şarkılarla yetinmeyen çalışırdım,
Her yeni şarkıda bir içki daha doldurur kendime,
Bir satır daha sarhoş olurdum.
“Neden bu kadar hüzünlüsünüz?’ diye sorardı küçük çocuklar saat geceye gelirken,
Gözlerim bulutlara dikilirdi,
Kara bulutların gidişinin hüznüyle ağlardım bir haziran sabahında.
Eylülleri iple çekerdim.
Fakat basitti bekleyişim.
Basit olan her şey gibi kırılgandım.
Her sabah bir satır daha basitleşirdim
Bir satır daha kırılırdım.
Her yanımın çıtırdadığını hissederdim,
Güneşe karşı.
Bazen bir aralık akşamında,
Sahilde el ele bir çift görürdüm uyumadan önce,
Soğuk onları etkileyemezdi,
Sıcak veya soğuk yoktu onlar için,
O zamanlar aşk gerçek gibiydi,
Dokunulabilirdi aşka ve hissedebilirdiniz onu parmak uçlarınızda,
Yahut ellerinizin arasından kayan siyah saçlarda…
Bu kadar basitti işte hayallerim.
Ya da basitti sevgilerim.
Ölüm kadar basitti.
Bazen bir morg çıkışında ağlayanları görür gibi olurdum hayal meyal,
Adımı haykırıyorlar gibi hissederdim,
Bu kadar basitti işte ölmek.
Her şeyden zor,
Ama bu kadar basit…