Hayata yeni bir başlangıç yapmaya karar vermişti. Yaşadığı hayatı biranda geride bırakıp bambaşka bir hayata, geldiği yere dönmeye karar vermişti. Kadın küçük bir şehirden büyük bir şehre dayısının aracılığıyla yaşamaya gelmişti. On sekiz yaşındaydı ÖSS denen illet sınava hazırlanıyordu. Dayısı onu dersaneye göndermişti. Ama sonuç pek başarılı olmamıştı. Çünkü o sınava çalışmak yerine geldiği şehri keşfetmeyi, gezmeyi tercih etmişti. Yeni insanlar tanımış, onlarla arkadaş olmuş ve onlar gibi yaşamaya başlamıştı. Geceleri eve geç geliyor dayısının evde olmadığı günlerde eve uğramıyordu bile. Oysaki dayısının ilkokula giden kızıyla ilgilenmesi gerekiyordu. Dayısı genç kızı bununla görevlendirmişti. Aslında memleketinden bu sebeple getirmişti. Adamın işi nedeniyle sürekli şehir dışına çıkıyordu. Kızı yalnız kalmasın diye yeğenini getirmişti memleketinden. Ama genç kız geldiği şehri yaşamak istiyordu. Yeni edindiği arkadaşlarıyla gezmelere gidiyor hiç yapmadığı şeyleri yapıyordu. Genç kız geldiği şehirde bunları asla yaşayamayacağını biliyordu. Yıllarını Antalya‘da yaşayarak geçiren İlkay geçmişine bir baktı ki elinde kalan hiç birşey yoktu.
Yıllarını geçirmişti kazandıklarından çok kaybettikleri vardı. Karar vermişti evine dönüyordu. Onu zor günler bekliyordu. Hiç anlaşamadığı babası ve abisiyle birlikte yaşayacaktı. O gece son kez hayatını mahveden adamı görmeye gidecekti. Adı Mustafa’ydı. Onu Antalya’ya ilk geldiği yıl tanımıştı. Hayatını çalan adamı son kez görüp ona son cümlesini söyleyecekti. “Senin sözünü tutuyorum. Anneme geri dönüyorum” diyecekti. Çünkü o adam İlkay’a hayatının hatasını yaptırdığında “Anne” diye ağlamıştı. Mustafa ona “Annene geri dön senin hayatın burda mahvolur” demişti. Aradan yıllar geçmişti ve Mustafa evlenmişti ve bir kızı olmuştu. İlkay kendine yaşattıklarını kızınında yaşamasını diliyordu. Mustafa Kale İçi’nde bir bar işletiyordu. İlkay özenle hazırlandı. Heyecanlıydı, sanki kalbi duracaktı. Mustafa’dan sonra kimseye aşık olmamıştı. Aşık olduğu adamla nefret ettiği adamın aynı insan olması ne acı verici bir durumdu. O gün özenle hazırlandı ve taskiye binip Kale İçi’ne gitti. Onun mekanının önüne geldiğinde derin bir nefes alıp içeriye girdi. Mustafa ve eşi karşıdaki masada oturuyorlardı. Mustafa’nın kendisini görebileceği bir yere oturdu. Kendine bir içki söyledi. Uzun süre Mustafa’yla göz göze gelmemeye çalıştı fakat kaçınılmaz sondu göz göze gelmek. Mustafa İlkay’ı gördüğünde yaşadıkları aklına geldi. Bir an kızı aklına geldi ve gözleri doldu. İlkay’la göz göze gelmek ve onun gözlerinde yeniden kendini görmek istiyordu. Karısı karşısındaydı ama o an umrunda değildi. Bir süre İlkay’a baktı. Göz göze geldiklerinde kalbinde bir sızı olduğunu fark etti. Bir kaç saniye bakıştılar.
İlkay içinden geçenleri bağırarak söylemek istiyordu ama kendine dur dedi. Ayağa kalktı ve lavaboya giderken beklediği köşede Mustafa’yı beklemeye başladı. Geleceğine emindi çünkü gözlerinde o ışığı görmüştü. Mustafa geldiğinde gözleri dolu doluydu. Merhaba bile demeden “özür dilerim” dedi. İlkay eliyle Mustafa’nın ağzını kapattı ve sus dedi. “O gün bana dediğini yapıyorum ve anneme geri dönüyorum” dedi. “Yaşadıklarım da bana yaşattıkların da burda kalıyor. Şimdi Allah’tan tek isteyim bana yaşattıklarını kızında yaşasın” dedi ve Mustafa’ya son öpücüğünü verdi. Bir daha asla göremeyecekti. Gizli gizli onu ve ailesini takip etmeyecekti. Hızlı bir şekilde oradan ayrıldı. Gözlerinden yaşlar akıyordu. Mustafa’da aynı şekilde ağlıyordu. Biliyordu asla ona verdiği zararı telafi edemezdi.
İlkay eve geldiğinde dayısı onu bekliyordu. Veda konuşması yapıldı ve yarın için uykuya dalındı. Sabah uyandığında kuzeni ve dayısıyla son kahvaltısını yaptı. Akşam yola çıkacaktı. Son kez evinin önündeki parka gitti ve saatlerce denizi izledi. Her sabah uyandığında o denize bakarak kahvesini içemeyecekti artık. Antalya macerası sona ermişti. Yaşadıklarını benliğinde götürüyordu belki ama hatırlamak istemiyordu. Hava kararmıştı son kez denizin kokusunu icine çekip vedalaştı Antalya’yla ve hatıralarıyla. Tam 24 saat sonra annesinin yanında ve mutsuz olacağını biliyordu çünkü babası ve abisi evde olacaklardı. Geleceğe dair hayalleri icin eve dönüş zamanı gelmişti. Kuzeniyle, dayısıyla vedalaştı ve yola çıktı, otobüse bindi. Yolculuk başladı. Oniki saat boyunca yolları izledi İlkay ve sonunda memleketine geldi. Otogardan abisi aldı. Daha eve geçmeden su soruyu sordu abi “Antalya maceran bitti mi?” İlkay o an anladı burdaki günleri çok zor geçecekti. Ama karar vermişti uzaktan okuduğu iki yıllık okulu bitirip dikey geçiş sınavıyla dört yıllık bir okula gececekti ve o evden kurtulacaktı. Aslında daha acı günlere yelken açacaktı. Bunun farkında değildi. Zorlu günler başlıyordu İlkay için ama vazgeçemezdi. Artık kendine ait bir hayat istiyordu. Belki KPSS’den yüksek puan alacaktı. Belkide hayali olan üniversiteyi kazanacaktı. Karar verdi ve uygulamaya başladı.
İşte İlkay’ın asıl hikayesi şimdi başlıyordu.
Devamı ne zaman gelecek ?