Narsizm Nedir?

Yunan mitolojisinde Narkissos adında bir genç vardır; suya yansıyan yüzüne âşık olur ve o görüntüye ulaşmak isterken yok olup gider. Aslında bu hikâye, insanın kendi benliğine duyduğu hayranlığın tehlikeli yanını anlatır. Günümüzde bu öykü, sadece bir efsane değil; modern hayatın aynasında sıkça karşımıza çıkan bir gerçeğe dönüşmüştür.

Narsizm, ilk bakışta özgüven gibi görünür. Kişi kendini sever, güçlü hisseder, beğenilmek ister. Fakat aradaki fark derindir. Sağlıklı bir özgüven, kendi değerini bilmekle ilgilidir; narsizm ise o değeri başkalarının onayında arar. Ne kadar çok beğenilirse o kadar var olduğunu hisseder. Takdir edilmediği an, içindeki boşluk derinleşir.

Bugünün dünyasında narsizmi besleyen en güçlü araç belki de sosyal medyadır. Her paylaşım bir sahneye, her profil bir vitrini andırır. İnsanlar artık görülmekten çok “beğenilmek” istiyor. Fakat beğenilmenin ölçüsü, çoğu zaman kendi benliğimizin değil, algoritmaların belirlediği bir değere dönüşüyor. Bu da insanı kendi iç sesinden uzaklaştırıyor.

Psikolojide narsistik kişilik yapısı, başkalarına karşı empati kurmakta zorlanan, sürekli ilgi ve hayranlık bekleyen bir zihni modeli tanımlar. Ancak bunu sadece tanı koyulacak bir bozukluk olarak değil, hepimizin içinde küçük dozlarda taşıdığı bir eğilim olarak da görmek mümkün. Çünkü insan doğası, görülme ve değerli hissetme ihtiyacından bütünüyle arınmış değildir. Sorun, bu ihtiyaç tüm ilişkilerin merkezine yerleştiğinde başlar.

Birçok narsistik tutumun arkasında kırılgan bir benlik yatar. Dışarıdan özgüvenli görünen kişi, içten içe reddedilme korkusuyla yaşar. Bu nedenle sürekli kendini ispat etmeye çalışır; başarıları, paylaşımları, hatta ilişkileri bile bu ispatın bir parçasına dönüşür. Ama hiçbir onay, o içsel boşluğu tam olarak dolduramaz.

Narsizm, çağımızın sessiz hastalığı gibi yayılıyor. Kimi zaman bir fotoğrafın arkasına, kimi zaman “kendini gerçekleştirme” söyleminin içine gizleniyor. Oysa insanı olgunlaştıran şey, yalnızca kendine hayranlık değil; kendi sınırlarını, eksik yanlarını da kabul edebilmektir.

Belki de asıl soru şudur: Gerçekten kendimizi mi seviyoruz, yoksa sadece kendimizin parlayan yüzünü mü?
Aynaya her baktığımızda gördüğümüz yansıma mı biziz, yoksa içimizde saklı kalan o sessiz taraf mı?
Cevabı bulmak, narsizmi yenmenin ilk adımı olabilir.

Peki ya sen?
Son zamanlarda kendini ne kadar sık anlatıyorsun, ne kadar sık dinliyorsun?
Başkalarının gözündeki halin mi seni tanımlıyor, yoksa kendi gözündeki mi?
Belki de her birimiz, farkında olmadan Narkissos’un suya baktığı o anı yaşıyoruz.
Fark yalnızca, suyun yerini artık ekranların almış olması.

Eral Sönmez

Psikolog, Tur Rehberi, Stratejist, Yaşam Koçu, Kültür Araştırmacısı

Dinle00:00
1.0x

Yazıya yorum bırakın

Önceki Yazı

Sonraki Yazı

Takip Edin
Arama Trend
Rastgele Yazılar
Yükleniyor

Oturum açma 3 saniye...

Kaydolma 3 saniye...