içinde

Yüzleşme

Kız çocuğuysanız babanız en büyük kahramanınızdır. İlk oyun arkadaşınız, sırdaşınız; tüm hatalarınıza şımarıklıklarınıza rağmen sizi koşulsuz sevecek, kızarken bile gözlerinin içinden sevgi fışkıracak dev adam. Gölgesinde her daim dinleneceğinizi ve nefes alacağınızı bilirsiniz. Sırtınızı yasladığınız dağdır.

Yıllar geçer büyürsünüz babanız hala güçlüdür. Gücü, ihtişamı asla tükenmeyecek sanırsınız.

Ta ki ansızın karşınıza çıkan hastalıklara kadar…

Bir gece ansızın kapınızı çalar, hastaneye sığınırsınız. Doktorlar acımasız gelir size tek tek yüzünüze söylerken olanı biteni. Umutsuz, çaresiz, yenilmiş hissedersiniz. Dünya başınıza yıkılır. İlk defa hayata karşı yenilirsiniz belki de. Her şey boş gelir , anlamını yitirir. İşte o an anlarsınız yabancılaşmayı. Ne kadar uzak olduğumuzu yaşananlardan. İnsanı bu kadar çaresiz bırakan olguyu, iliklerinize kadar hissedersiniz. Oysa bir haber programında denk gelirsiniz bu tür yaşam mücadelelerine. Üzülmeniz , empati kurmanız en fazla bir kaç dakika sürer. Sonra yaşam devam eder. Bir gün bu gerçeklerle yüzleşene kadar.

Altı aydır babamın aniden çıkan ve hızla ilerleme gösteren kalp yetmezliği denen illetle uğraşıyoruz. Kalp yetmezliğine bağlı olarak komplikasyonlar gelişiyor ve zamanımızın büyük bir bölümü hastanelerde geçiyor. Tek çaremiz kalp nakli ya da yapay kalp destek cihazları. Prosedürler, tetkikler uzayıp giden zorlu bir süreç. O an anlıyorsunuz organ bağışının önemini. Cana can katmak neymiş o an dank ediyor kafanıza. Organ yetmezliği nedeniyle problem yaşayan hastaları, yakınlarını içiniz yana yana dinliyorsunuz. Çare olmak istiyorsunuz, çare yok. Varınızı yoğunuzu koyuyorsunuz ortaya. Canınız canıyla uğraşırken gözlerindeki endişede, korkuda boğuluyorsunuz. Acılarını anlamaya çalışıyorsunuz kendi acınızla başa çıkamamışken, siz bile daha kabullenememişken.

Önümüzde zorlu bir süreç var biliyorum. O sürecin zorluğu değil de babamın gözlerinde ki yıkılmışlık ürkütüyor beni. Dalıp gittiğinde ne düşündüğünü, kafasında neler kurduğunu tahmin etmeye çalışıp olmadık şaklabanlıklar yapıyorum bir nebze yüzünü güldürmek için. Ben yeni tanıştım bu duyguyla. İnsanların sevdikleri için çaresiz kalmasının onu kaybetme korkusunun ne olduğunu yeni öğrendim. Bu duyguyla baş edebilecek miyim bilmiyorum. Bildiğim tek şey babanız hastalandığında ya da onu kaybettiğinizde büyüyorsunuz. Hayata karşı önce yeniliyor, sonra daha da güçlenerek ayağa kalkıyorsunuz. Minik kız çocuğu büyüyor. Sevdiklerimiz çocuklaşıyor, biz olgunlaşıyoruz. Hayat bu ya katlanamam dediğiniz her şeyle başa çıkıyorsunuz.

Birilerine umut olmak adına, bu sıkıntıları çeken biri olarak ilk yaptığım şey ne biliyor musunuz? Organ bağışı. O kadar önemli ki; bu süreçte daha iyi anlıyorum. Ve herkese de lütfen diyorum, bugün var yarın yokuz. Ama birilerine umut olabiliriz, can olabiliriz. Bu elimizde. Başına gelmeden anlamıyor insan önemini. Altı aydır geceli gündüzlü bu süreci yaşayan biri olarak herkesi organ bağışı yapmaya davet ediyorum, haddim olmayarak.

Bir gün gölgesinde dinlendiğiniz o koca çınarların dalları kırıldığında ne demek istediğimi belki anlarsınız. Dilerim ki yaşamayınız sevdikleriniz hep sağlık sıhhat dolu yaşasın. Sınavınız bu olmasın. Ama geleceğe umutla bakanları karanlıkta bırakmayınız, organ bağışına katkı sağlayınız…

Yazar Eda ERDOĞAN

Herkesin gökyüzü kendi içindedir.

Bir yanıt yazın

Spor.

Özgürlük