En zoruymuş meğer yüreği dolu olanın yüreğin de olmayı dilemek. Semaya açılan ellerde dualarında tek ona yer vermek. Kalbinin her atışı onunla ritim tutarken, onun o ritimle başkasıyla dans ettiğini bilmek. Bile isteye düştüğüm bu sevdada öfkem kime. Kalbim neden sövenden çok sevenden yana yaralanıyor. Neden gözlerim doluyor, elimin tersiyle silerken göz yaşlarımı onun gökyüzünde kanat çırpmaktan neden vazgeçemiyorum, yalnız uçup yaralanıyorum.
Sevgi emek istiyorsa emeklerim neden boşa çıkıyor. Hiç emek vermeyen, çabalamadan var olanları hapsederken kalbine o odacıklarda bana neden yer açmıyorsun. Aynı olduğumuz için mi, ayrı olduğumuz için mi kavuşamıyoruz. Her seferinde cesaret kuşanıp yüzümü sana döndüğümde neden kapanıyor kapılar ve neden dipsiz kuyularda arıyorum anahtarları. Kurtulmak isteyip de kurtulamadığım, çırpındıkça içine battığım bir bataklığa gömülüyorum. Sonu yok dibi yok. Kör karanlıklarda kalıyorum. Yalan bir sevda rüzgarının arkasında savruluyorum. Her defasında kopuyorum dalımdan. Umut denilen kahrolası duygu limanına demirliyorum. Yardan çok yara olmuş biri için merhem aramak öyle yorucu ki. Bileşeni yok, formülü saklı. Tek ilacı yine sende. Kangren olmuş yeri kesip atmak gerek bilirim, bilirim de yine de vazgeçemem senin gökyüzüne kanat açmaktan, bir gün bir sapanla beni avlamanı dilemekten. Kızma, kızmayın vazgeçemem işte. Zira yaradanın nasip ettiği yar da benim yara da…