Bazı durumlar vardır; ne yazacağımızı, nasıl yazacağımızı, hangi kelimelerle ifade edeceğimizi bilemeyiz. Hissettiklerimizi anlatacak tam karşılığı olan kelimeleri bulmakta zorluk çekeriz, muhtemelen de bir karşılığı yoktur bu duyguların. İki gündür ülkece yaşadıklarımız gibi….
Bugün yolumuz tamamen tesadüf Fatih Camii’ne düştü. Yoğun güvenlik önlemleri, her köşe başında polis… Caminin önüne çekilmiş bir set… Etrafta bir koşturmaca… Yanımızdan geçen bir polis memuruna “Cenaze mi var?” dedim “Şehit cenazesi” diye düzeltti beni… Sadece bir cenaze değil o… ŞEHİT CENAZESİ… Konuşma sadece bu kadar… Ama ne kadar çok şey barındırdı o son cümle içinde…
Bize göre şehit… Ama birinin çocuğu, bakmaya doyamadığı, hastalandığında saatlerce başında beklediği… Birinin eşi, kavuşmak için yolunu gözlediği, yanında olmadığı her an özlediği… Birinin babası, gelirken oyuncak getirmek için söz verdiği… Birinin dostu, sırlarını paylaştığı…
O son cümlede çaresizlik vardı elbette… Elden bir şeyin gelmemesi acizliği… Her canlı ölümü tadacaktı mutlaka ama bu bambaşkaydı… Hem ölümlerin en güzeli, en kutsalı ama bir o kadar da haincesi…
Sitem vardı cümlesinde belki de… Yarım kalmış hayatlarına, sevdiklerine, yaşayamadıklarına, kavuşamadıklarına, ulaşamadıkları hayallerine serzenişti, sessizce çığlık attı şehit cenazesi derken…
Korku vardı… Bu gün üzerinde bayrakla gelen tabutun içinde belki tanıdığı belki de tanımadığı bir meslektaşı vardı… Ama ya yarın? Kendisi de olabilirdi ordaki, bu tören günün birinde onun için de yapılabilirdi. Kuvvetli muhtemeldi bu. Evden çıktığı bir gün, geri evine dönemeyebilirdi… Ya da evine son kez tabutu gidebilirdi.
Dua vardı… “Başınız sağolsun” denildiğinde “Hepimizin” diyecek binler vardı camide. Hep bir ağızdan ‘helal olsun’ nidası vardı şehidimize. Elbette helal olsun, üzerinde olmayan hakkımız… Asıl onlar bize helal etsinler haklarını… Canlarıyla ödedikleri hakları helal olsun hepimize.
Gurur vardı… Herkese nasip olmayan bir ölüm vardı… Zordu ama güzeldi vatanı için canını vermesi…
Umut vardı umutsuzlukların içinde… Son olsun istiyordu herkes, son olsun… Son olsun Duru gibi küçük çocukların babalarının tabutlarına bakıp orda ne işleri olduğunu sorması… Son olsun fotoğrafının başında oğluyla konuşup cevap alamayınca oğluna kızan annenin acısı… Son olsun oğlunun başında duran meslektaşının göz yaşlarını silen babanın çaresizliği… Son olsun ekranları başında her biri için üzülen vatandaşların feryatları… SON OLSUN!
“Nerede bir can ölse,
Oralı olur yüreğim, olmalı zaten.
Olmazsa “İNSAN” olmaz yüreğim.”
Ahmed Arif
Biz günlerdir nereli olduk… Ülkenin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine nerelerde attı kalplerimiz… Kaç kere benzer acıları yaşadı yüreklerimiz? Kaç kere içimiz yandı, lanetler okuduk teröre – terörün her türlüsüne? Kaç kere dualar ettik son olması için, umut ettik bitmesini? Hangi insan üzülmez gördüklerine, izlediklerine? Hangi vicdana sığar o gencecik çocukların kanları… Bizimkiler 24 ile düşen yangının küçük bir parçası…
Son olması dileğiyle, mekanları cennet olsun…