Issız sokakta koşar adım yürüyordu kadın, gölgesinden bile korkarak. Gecenin ayazı vururken yüzüne soğuktan çatlayan dudaklarını gözyaşları ıslatıyordu. Gözleri sokağın sonundaki ışığa odaklanmış hedefine ulaşmaya çalışıyordu. Attığı her adımda ışık uzaklaşıyordu sanki.
Geçen yılları düşündü sonra. Hep böyle olmamış mıydı? Yaklaştım dediği her şey uzaklaşmamış mıydı ondan. Neye şaşırıyordu peki şimdi. Bir çift göz geldi aklına. Karanlık ama bir o kadar çekici bakışlar. İnsanı yerine mıhlıyordu. Kalbinden sıcacık dalgalar yayıyordu vücuduna, içini ısıtıyordu. O karanlıkta kaybolmaya gönüllüydü. Hem çok yakındı adama hem çok uzak. Hem göğsüne yaslanıp saatlerce kalmak istiyordu hem betondan duvarlar örüyordu arasına. Koskoca bir bilinmezlikte kaybediyordu kendini kadın. Bir ışık görse oradan süzülüverecekti içeri. Gizli bahçesinde açan tüm çiçekleri önüne serecekti adamın. Yıllar olmuştu böyle hissetmeyeli, bir çift bakışa aldanıp kendini kaybetmeyeli. Neydi bu kadar çeken kadını. Duruşu mu, bakışı mı; gülümsediğinde yanağında belli belirsiz oluşan gamzeler mi? Yoksa kendini güvende hissetmesi mi? Çok kez sordu kendine kadın. Cevabını bulamadı soruların. Olmaz diyenlere aldırmadı, çağırsa tereddütsüz gidecekti ardından. Bekledi bekleyişlerin ardı arkası kesilmedi. Hep umut doluydu yüreği. Beklemeye alışkındı kadın. Ama zaman daralıyor, ümitler tükeniyordu.
Şimdi ıssız sokakta koşar adımlarla yürüyordu. Sokağın sonunda bir ışık; her adımda uzaklaşıyordu ışıktan. Biliyordu oysa ışığa vardığında gözleri kamaşacak sıcaklığında bir kelebek misali can verecekti. Ama her şeye rağmen denemeye değerdi; bir çift karanlık gözde kaybolmaya değerdi…