Üniversitede dersin başlamasını bekleyip çayımı yudumlarken yan masaya üç öğrenci oturdu. Sesli ve heyecanlı konuşmalarına kulak misafiri oldum. Konuşma esnasında gençlerden birinin sosyal bilimlere çok ihtiyaç olmamasından çok fazla bir şey üretememesinden oysa diğer bilimlerin fizik gibi neden sonuç ilişkisinin fazla olmasından kesin bir sonuca ulaşmasından; çok fazla deney imkanından dem vurarak konuşuyordu. Tam o sırada düşüncesinin yanlış olduğunu söylemek isterken arkadaşı lafa karışıp yanlış düşündüğünü sosyal bilimlerin de çok fazla deney yapabildiğini birkaç örnek vererek arkadaşına anlatmaya başladı. Verdiği örnek oldukça ilgi çekiciydi.
Stanford Üniversitesi’nde psikoloji bölümünde görev yapan Profesör Philip Zimbardo, insanların gerekli koşullar oluşturulduğunda davranışlarının nasıl değiştiğini göstermek adına hapishane deneyi yapmaya karar vermiş. Bu deney için gerekli izinleri alarak üniversitenin altında bir hapishane kurulmuş. Mahkumların, gardiyanların, hapishane müdürünün de olması gerekliydi. Deney için ön görülen tamamlanma süresi sadece 14 gündü. Öğrencilerle de konuşup mahkum ve gardiyan olmaya ikna ettikten sonra deneyin başlaması an meselesiydi. Profesör de deneyi yürüten olduğundan kendisi de hapishane müdürü olarak rol almıştı. Mahkumlar gerçek hayatta oldukları gibi polis tarafından hiç haberleri olmadıkları bir zaman diliminde evlerinden, iş yerlerinden veya sokakta yürürken göz altına alınacaktı. Hakları okunacak ve hapishaneye getirilecekti. Deneyin çok sıkı kuralları vardı ve buna profesörün kendisi de dahil olmak üzere herkesin uymasını verilen roller çerçevesinde hareket etmeleri istendi. Gardiyanlar kesinlikle taviz vermeyecekti. Oysaki günlük yaşamlarında arkadaş olan bu kişiler bunu nasıl başaracaklar gibi düşünürken herkes rolüne adapte olmuş sanki gerçek mahkumlar ve gerçek gardiyanlarmışçasına… Hatta sevgili profesör bile gardiyanlar tarafından yapılan şiddete göz yumuyordu. Deneyin başlamasından kısa bir süre içerisinde gardiyan rolündekiler gerçek bir gardiyanmış gibi mahkumlara kötü davranmaya, küfürler etmeye, sözlerini dinletmek için yeri geldiğinde önceleri gizli sonrasında ise açıktan şiddete başvurdukları, mahkumların da sanki gerçek mahkumlarmış gibi her geçen zamanda silikleşmeye, korkmaya başladıkları hatta bazı mahkumların zıvanadan çıktıkları gözlemlenmekteydi. Deney 14 günlük olmasına rağmen daha 6. Gününde Profesör deneyi sonlandırmak zorunda kaldı.
Neden mi?
Çünkü verilen rolleri üstlenen kişiler tamamen kontrolden çıkıp kendi kişiliklerinden sıyrılıp rollerinin gereği olan kişiye dönüşmeye başlamışlar.
Aslında bu deney bize bir çok şeyi gösteriyor. Toplumun da biz insanlara yetki verildiğinde nasıl değiştiğimizi gösterecek onlarca örnek mevcut. Etrafımıza baktığımızda uzun yıllar aynı ofis veya iş ortamında samimi olduğumuz insanlar, yetki verildiğinde nasıl değiştiklerini hepimiz gözlemlemişizdir.
Bu durumu en güzel Dostoyevski’ nin sözleriyle bitirsek konumuz daha bir anlam kazanacağına inanıyorum. “Dünyanın en gereksiz işe yaramaz insanını alın, bir gişe memuru yapın. Kendini önemli biri zannedip hemen sizi aşağı görecektir.”