içinde

Veda Hutbesi.

En son ki görevlendirmemin bitmesine az bir zaman kala iş yerimin bahçesinde rutin halini alan voltamı atıyorum. Kimse bir işte vermiyor şunu yap bunu yap diyende yok. İyi mi kötü mü kararsızım. O kadar sıkıldım ki zorunlu olarak burada olmaktan. Hitler ve gaz odaları yok ruhum açısından bakarsam. Günüm dolsun hemen akşam olsun bana diye istiyorum ömrümden bir günün daha gittiğini bilerek.

Çocukken Yılmazdım hiç birşeyden. Arkadaşlarım Yılmaz derlerdi bana. Hiç unutmam mahalle maçında ayak baş parmağım kırılmıştıda yine de maçı bırakmamış kazanmıştık. Sonraki geçen bir ay ayağım alçıda gezince bana çelik gibisin lan demişlerdi. O gün adım Yılmaz Çelik kaldı. Hem vücudum hem iradem çelik gibiydi.

Bu kadar zaman böyle yaşadım da artık bunaldım. Yeter artık İstifa edip Avrupa’ya yerleşmeyi düşünüyorum. Olacakta. En kötü ihtimal arazi alıp çiftlik kurarım. Zaten şarap yapmayı rakı konyak yapmayı votka bira her birşeyi biliyorum. En sevdiğim olan eti de kendim üretirsem değme keyfime. Oh be hayali bile muhteşem. Şansal’ın dediği gibi bokunuzda boğulun da demeyeceğim peşime düşerler. Bu coğrafya da hiç doğmamış gibi orada yaşayacağım. Neyse burada kalanlara ithafen devam edeyim yazıma. Ey! Zulm ettiğini sananlar. Beni bana bırakın beni cezalandırmaya çalışmayın. Dışlayalım, sürgün edelim, yalnız bırakalım, ıslah edelim. Türlü türlü yöntemler deneyerek üzerimde. Boşuna yormayın kendinizi ölmüyorum ben ölemiyorum ben. Roket atın füze yollayın öldürün beni. Ancak; benimle uğraşmazsanız sistemin sizlere kıymetli hediyeleri olacaktır. Anlayın artık anlayın. Lanetli bir ruhum ben. Dünyaya böyle gelmişim. Savaşmaya, itaat etmemeye haksızlıklara karşı susmamaya her ne olursa olsun kazan da nasıl kazanırsan kazan değil şerefinle oyna hakkınla kazan moduyla. Kolay mı sanıyorsunuz bu ruhu taşımayı.

Ben de mutlu olmak istemez miydin şu yalancı dünyada diyor bir şarkıda. Olamıyorum. Sizlerin olduğu şekilde olamıyorum. Sahte yüzleri yapmacık tavırları gördükçe. Paranın ve onun verdiği güçle mutlu olan sizlerle param olduğu halde olamıyorum. Her şeyin yalan üzerine kurgulandığını anlayınca. Tekrar tekrar oynadığın artık ezberlediğin ve sonunda ne olduğunu bildiğin video oyunu gibi her şey.

Yalnız olmak kötü değil. Her zaman yalnız olacağını bilmek kötü. Yığınların arasında yalnız. Biokimyasal canlılarız biz. Her şeyimiz ölüyor zamanla. Hormonlarımız onların ürettiği duygularımız ve en sonunda ruhumuz. Ben ölemiyorum. Bedenim ölene kadar da ölemeyeceğim.

Yorucu olacağını bilerek, ruhumun yaralar alacağını bilerek. Çünkü neden biliyor musunuz? Yalancı dünyanın yalancı insanları gibi kendine zırh belledikleri çıkarlarının arkasına saklanarak değil. Direk ruhumu koyduğum için savaşa. Ölene kadar da koyacağım biliyorum. Dinlendiğim, kendime  burada ayırdığım zamanın da sonuna geldim. Makam senden vazgeçmeden sen makamdan vazgeç diyerek yeni şeyler denemeye gidiyorum. Savaş silahlarımı kuşanarak.

Yazar Yılmaz Çelik

Bir yanıt yazın

Bir Kız Çocuğunun Öyküsü

Güçlü Bir Annenin Güçlü Çocukları Olur!