içinde

Zambak Gelin Olunca

Uğultu bitti.

Eridi çamurlar şimdi gök günlük güneşlik

Bahara döndü mevsim

Senin için çizdiğim resim

En güzel yerinde asılı duvarlarımın.

*       *       *

Bir cezaevi burası, içerisi tıklım tıklım

Bir bilsen kimler var

Kimler kimleri geride bıraktı

Benim yalnız birinde aklım

*       *       *

Yüksek tavanlı, gri boyalı

Sapasağlam duvarlarla çevrili

Bahçesinde hanımeli, cam güzeli, beyaz zambak dikili

Bin hayalin bir umuda dayandığı

Başında oyalısı, gözleri boyalısı

Ağzında küfrü yahut yüreğinde fikri olanı

Her biri bir arada

Öfkem, kibrim, sevgim…

D blok burası

Benim evim.

*       *       *

Cânân, Gülbin, Yasemin, Bahar…

Hepsi benim gibi, benden öte, içimde.

Öfkeli, acılı, yaralı, korkusuz,

Sevdalı, umutsuz, şefkatli, kimsesiz.

Sorsan tek söz etmez dilleri

Dinlesen ki duyarsın neler söyler gözleri

*       *       *

Cânân melesa…

Uzun kalacak burada, çok uzun.

Yan gözle bakanı kendine haklamış

Bir an kuşku duymadan.

Bir tüfeğin namlusunda bırakmış gençliğini.

Sorsan,

Zerre değil pişman.

Ya da Gülbin,

Yarın sırf onun için

Süsleyeceğiz koğuşu

Çok okumuş efendilerin,

Şiirlerini kelamlarla süslediği gibi.

Saksıdaki zambaklar da hep Gülbin için

Başına taç olacak beyaz duvak yerine

İzin verirse eğer büyük büyük adamlar

Gelinlik giymesine

*       *       *

Bana gelince,

Altı köşesi ve tunçtan demirleri olan

Küçücük bir pencerem var benim.

Etrafına yıldızları topladığım.

Gözlerimi kapatınca

Yeşilin türlü tonunu

Yahut bir tohumun başağa vuruşunu gördüğüm.

Çıplak ayak yürüdüğüm yılankavi yolları,

Yağmurun hiddetinden sakınan kuşları sakladığım.

Pervazının altında,

Yüzünü nakış nakış işlediğim kağıtlara

Bir pencerem var.

Benden öte, sana dönük…

*       *       *

İşte bu altıgen pencerenin altında karşıladım

Ruhuma işleyen haziran güneşini

Sen de dışarıda bak tadına kana kana

Benim yerime de selam et bulutlara

Mektubumu oku.

Merak etmesinler ama beklemesinler de

Henüz çok vakit var kavuşmaya.

*      *       *

Nicedir yazmak geçiyordu içimden sana,

Biliyorum çok geciktim.

Yok bir bahanem.

Kağıdı, kalemi bulmak kolay da

Söz söylemek zor bazen.

Hele ki zaman;

Uçsuz bucaksız bir gök kadar çok burada

Ve uçsuz bucaksız gök kadar bilinmez.

Affet.

Bu sana yazdığım ilk mektup,

Gücüm yettikçe yine yazarım

Ve izin verdikçe ay ışığı.

Sen de yaz, anlat bana

Umudunu, hasretini, geçmişi anlat.

Anlat ki diri tutayım aklımı.

Yazar Deniz Bektaş

Bir yorum

Yorum Bırakın

Bir yanıt yazın

Yargı Dağıtmak

Susmanın Ağırlığı