Uzun zamandır takip ettiğim ama biletleri anında tükenen “Gelin Tanış Olalım”a sonunda gidebildim. Bu yazıyı siz de bir yerlerde denk gelirseniz düşünmeden gidin diye kaleme alıyorum. Neden mi gitmelisiniz? Müthiş bir yetenekten buram buram Anadolu zenginliği dinlemek istemez misiniz?
Yunus Emre’nin şiirinden yola çıkan bu gösteri aslında bir Abdal hikayesi… İnsana, insan denen varlığı anlatan, anlatırken düşündüren, düşündürürken de müzikle kulaklarınıza ziyafet veren bir… bir… bir. İşte oraya ne getireceğimi bilemedim. Çünkü gösteri mi desem, konser mi desem yoksa tiyatro oyunu mu desem karar veremedim. Giderseniz ne demek istediğimi anlarsınız. Çünkü Yunus Emre’den Aşık Veysel’e, Pir Sultan’dan İbrahim Hakkı’ya, Somuncu Baba’dan Karacaoğlan’a… Türküler ve deyişler eşliğinde Abdallardan hikayeler dinliyorsunuz.
Fırat Tanış’a hayran kalmamak mümkün değil; o nasıl bir hafıza, o nasıl bir enerji… O kadar cümleyi nasıl teklemeden art arda sıralıyorsun, o kadar dikkat dağıtıcı unsurları nasıl görmezden geliyorsun, nasıl o rollere bürünüp kendinden geçiyorsun oynarken. Ve salon açıldığında kendisinin sahnede seyircileri karşılaması da güzel bir ayrıntı. Kısacası adam baştan aşağı yetenek, kendine has inanılmaz bir havası var, izlemesi kesinlikle çok keyifli. Yaklaşık 1.30 saat boyunca tek kişilik, dev bir kadro izliyorsunuz aslında. Gerçi orkestrasını da es geçmeyelim, onlar da bir o kadar müthiş. Oyunda ise insanlığın en büyük sorunu kibir ve dünyaya, dünya malına düşkünlük, kutuplaşma gibi temalara değiniliyor. Bütün alkışlar yazan ve yöneten Semih Çelenk’e, orkestradakilere ve tabi ki Fırat Tanış’a…
Neyse lafı uzatmayayım; gelin tanış olalım.