Bir süreliğine gözlerinizi kapatın… Koyu, simsiyah bir dünyada hayal edin kendinizi… Görüp görebileceğiniz tek şey karanlık… Karanlıktan korktuysanız ya da içiniz karardıysa bunu bırakın, her şeyi gördüğünüzü varsayın… Uzaktan çocuğunuzun ya da sevdiğinizin geldiğini hayal edin… Herkes gibi koşup sarılmak varken onların size yaklaşmak zorunda olduklarını düşünün. Kendinizi bir sandalyeye mahkum gibi hissedin… Hayal etmesi bile ne kadar zor değil mi? Ya böyle yaşamak zorunda kalanlar ne yapar, hiç düşündünüz mü? En azından bugün bir günlüğüne de olsa onları anlamaya çalışalım.
Ülkemizde özellikle büyük şehirlerde engelli vatandaşlarımız için çeşitli imkanlar sağlanmış vaziyette. Engelli asansörleri, rampalar, sarı kabartmalı çizgiler, engelli otobüsleri, tuvaletleri…vs… Bu imkanlar var, var da ne kadar kullanışlı, ne kadar amaçlı?
Çoğu yerlerde bulunan engelli asansörlerini ya da yürüyen merdivenleri ihtiyaç sahiplerinden çok normal ‘sağlıklı’ bireyler kullanıyor. Elbette ki kullanacak, ama fotoğraftaki gibi onu yaşadığı zorlukla baş başa bırakmadan…
Engelli vatandaşlarımız düşünülmüş mü düşünülmüş. Bir rampa yapılmış onlar için… Ne başı var ne sonu… Zorda kalırsa yürüyebileceği düşünülmüş herhalde.
Görme engelliler için yapılmış kabartmalı yol… Bu fotoğraftaki görme engellileri bulunuz.!!!
İlk fotoğrafta herhangi bir sorun yok, olması gereken bir rampa. Asıl sorun ikinci fotoğrafta; metrobüse binmeye çalışan tekerlekli sandalyede bir amca… Metrobüse binmesi için bırakın bir rampayı, uzanan bir yardım eli bile yok…
En büyük engel sevgisizliktir. Hayatı paylaşmak için hiç bir engel yok. Lütfen daha duyarlı olalım, onların ve engellerinin farkında olalım.
Unutmayın ki aslında hepimiz birer engelli adayıyız. Henüz görebiliyorken birine göz, yürüyebiliyorken birine ayak, konuşabiliyorken birine ses olun…