Uzun süre hayatıma yön verirken hep aynı yanılgıya düştüm: ne kadar çok çabalarsam, ne kadar çok didinirsem, o kadar çok şey elde edeceğime inandım. İstediklerimi almak için sürekli bir koşuşturmaca
Uzun süre hayatıma yön verirken hep aynı yanılgıya düştüm: ne kadar çok çabalarsam, ne kadar çok didinirsem, o kadar çok şey elde edeceğime inandım. İstediklerimi almak için sürekli bir koşuşturmaca
Cahit Arf, adını duyduğumda yalnızca bir matematikçi değil, insana ilham veren bir karakter olarak beliriyor zihnimde. Onu farklı kılan şey, tahtaya tebeşirle yazdığı formüllerden çok, insanlara bıraktığı duyguydu. 1910 yılının
Benim de hayatımda böyle dönemler oldu; dışarıdan bakıldığında her şey yolundaydı ama içimde hiçbir şey kıpırdamıyordu. Mutlu olmam için gerekenlere sahiptim, fakat o tatmin hissi bir türlü gelmiyordu. İşte bu
Türkiye’nin en çok konuşulan yıldızlarından biri… 1993’te Balıkesir’in Bandırma ilçesinde doğan Hande Erçel, bugün 30 yaşında ve hâlâ magazin gündeminin merkezinde. Çocukluğundan beri dikkat çeken güzelliği ve enerjisi vardı. Mimar
Kıskançlık çoğu zaman sessiz başlar. Dışarıdan belli etmesek de içeride bir uğultu gibi büyür. Normalde masum olabilir; bir arkadaşımızın başarısına bakar, “ben de isterdim” deriz. Bazen bu his bizi harekete
Nietzsche benim için yalnızca bir filozof değil, adeta düşünce yolculuğumun en keskin, en heyecan verici durağı. Onu okuduğumda bir felsefenin soğuk bilgilerini değil; hayatın içinden, zaman zaman sarsıcı, zaman zaman
Geçenlerde Ayşe Kulin’in Aşk romanını okudum. Mevlânâ ile Şems’in ilk karşılaşmalarını anlatırken hissettirdiği o “ezelden tanışıklık” duygusu öyle derin geldi ki, kitap elimdeyken uzun süre düşündüm. Hiç tanımadığımız birini görüp
Anne… Bir kelimenin içine sığdırılmış en büyük kucak, en derin huzur, en temiz sevgi. Onu kaybettiğinde insan, çocukluğunu da, sığınağını da, en güvenli limanını da kaybediyor. Hayatta bazı kayıplar vardır
Bir çocuk düşün; 1452’de, Toskana’nın küçük bir köyünde doğuyor. Adı Leonardo. Çamurun içine bastığında izine bakıyor, derenin kıvrımını çiziyor, kuşların kanat çırpışını gözleriyle takip ediyor. Daha küçük yaşlarda bile dünyayı
Dolunay geceleri hep bana farklı hissettirmiştir. Çocukken pencereye çıkıp gökyüzüne baktığımda, o koca yuvarlak ayın ışığı altında uykuya dalmakta zorlanırdım. Sonra büyüdüm, sosyal medyada bir şey dikkatimi çekmeye başladı: “Koç
1906’da Adapazarı’nda doğan Sait Faik Abasıyanık, edebiyatımızda “sokaktaki insanın yazarı” olarak anılır. Onun kaleminde balıkçılar, kahve köşelerinde oyalanan işsizler, hamallar, çocuklar ve bazen de küçük sevinçlerle yaşayan sıradan insanlar hep
Onun hikâyesini araştırmaya başladığımda, yalnızca bir şarkıcıyla değil, bir roman kahramanıyla karşılaştığımı fark ettim. Denizli’nin küçük bir kasabasında başlayan yolculuk, bugün bir ülkenin ortak hafızasına kazınmış durumda. Ama satır aralarına
Dostoyevski’nin hikâyesi daha çocukken başladı aslında… Moskova’da, yoksul bir mahallede doğdu. Babası sert, otoriter, kimi zaman sevgiyi unutan bir adamdı; annesi ise ince ruhlu, narin ama çok çabuk yıpranan bir
Bugün kendime bir söz verdim. Belki kimsenin duymadığı, belki de sadece içimde yankılanan küçük bir cümleydi ama benim için çok şey ifade ediyor: Artık hayatımı ertelemeyeceğim. Uzun zamandır fark etmeden hep
Sabahın ilk ışıkları odama süzüldüğünde gözlerimi aralamayı hep çok sevdim. O an, dünyanın uykudan uyanışına tanıklık etmek gibi geliyor bana. Sessizlik henüz bozulmamış olur; sokaklar kendi nefesini tutar, kuşlar hafifçe
Gece gözlerimi kapattığımda sanki bu hayattan kopuyorum. Bedenim burada kalıyor ama ruhum başka bir yere gidiyor gibi… Belki de gerçekten öyle. İçimden hep şu soru geçiyor: acaba biz iki farklı
Dexter’ı ilk izlediğim günü hatırlıyorum. Miami’nin parlak güneşi, denizin maviliği… ama fonda kanın kırmızı izi. Bir adli tıp uzmanı, gündüzleri suçluları ortaya çıkarıyor, geceleri ise kendi adaletini sağlıyordu. Dizi başladığı
Ben bu satırları yazarken bir annenin kalbine dokunmak istiyorum. Çünkü biliyorum, bir çocuk dünyaya geldiğinde yalnızca kendi yaşamını değil, annesinin de kalbini büyütüyor. Ve o kalpten koparıldığında, geride kalan sadece
Hepimiz hayatın içinde görünmez bir denge ararız. Bazen aklımızla hareket ederiz, bazen kalbimizi dinleriz. Kimi zaman kararlı, güçlü ve mantıklı oluruz; kimi zaman sezgilerimize, yaratıcılığımıza ve akışa bırakırız kendimizi. İşte
Manifestlemek… Son aylarda sık sık duyduğumuz, özellikle sosyal medyada neredeyse her köşe başında karşımıza çıkan bir kelime. “Ben bunu manifest ettim, oldu.”, “Hayalini yaz, evrene gönder, kesin gerçekleşir.” gibi cümleleri
Mitoloji, sadece eski çağların efsanevi anlatıları değil; aynı zamanda dilimizin görünmez bir parçası. Birçok kelime, kökeninde tanrıların, kahramanların ve efsanevi yaratıkların hikâyelerini saklıyor. İşte farkında olmadan kullandığımız 10 mitolojik kelime
“Bir şeyi gerçekten istediğinde, tüm evren onu gerçekleştirmek için iş birliği yapar.” Simyacı’yı ilk kez elime aldığımda, açıkçası bu kadar etkileneceğimi düşünmemiştim. Hızla okunabilecek, basit bir hikâye sanmıştım. Oysa ilk
Bazen en güçlü söz, hiç söylenmeyendir. Bazen konuşmamak, en çok şey anlatan eylemdir. Sessizlik… Bir köşede otururken, pencereden süzülen ışıkta yüzünüze düşen düşünceler gibi ağır ama huzurlu bir hâl taşır.