içinde

İskender Pala – Akşam Yıldızı Romanı

İskender Pala, Akşam Yıldızı romanında son dönemde sadece ülkemizdeki belli çevrelerin değil tüm dünyanın dikkatini çeken Göbeklitepe’yi ele alıyor. Kitap, Göbeklitepe hakkında yapılan araştırmalarla ilgili bir ön sözle başlıyor. Yazar; evrim teorisini, deizmi veya ateizmi benimseyen kişilerin Göbeklitepe’yle ilgili bu düşünceler etrafında ortaya koydukları birbirinden farklı görüşleri kitabının ön sözünde eleştiriyor. Bu bakış açılarıyla yapılan araştırmaların bilimsellikten uzak olduğunu belirtiyor. Üstelik araştırmaların ön yargıyla dolu olduğunu açıklıyor. Semavi dinlerin kasıtlı olarak göz ardı edildiğini belirtip “ilkel insan” yerine “kadim insan” kavramını kullanmayı tercih ediyor. Kapsamlı bir araştırma gerçekleştiren İskender Pala, yaptığı araştırmaları kaynakça olarak romanının sonuna eklemiş.

Kitabın ana fikrinde Göbeklitepe’de çok tanrılı inanç yerine tek tanrılı inancın hâkim olduğu düşüncesi var. Bu açıdan Akşam Yıldızı’nı tezli roman olarak değerlendirmek gerekir. Ayrıca kitapta yer yer resimler bulunuyor. On iki bin yıl öncesinin anlatıldığı bu romanda resimlerin olması Göbeklitepe hakkında daha çok bilgi sahibi olunmasını sağlıyor. Mimari yapı ve semboller hakkındaki bilgiler, resimler yazarın betimlemelerini destekliyor. Kitaptaki resimlerin arkeolojik veri ve kalıntılar ışığında oluşturulması önemli bir emeğin, titiz bir çalışmanın göstergesi.

İki yüz elli sayfadan oluşan kitapta yirmi bölüm mevcut. Sürükleyici olan eser kısa bir sürede okunacak akıcılıkta. Yazar, romanlarında dipnotlara yer verme geleneğine bu eserinde de devam etmiş. “Karun ve Anarşist” romanındaki kadar dipnotlarla karşılaşılmıyor ancak on ikinci bölümün sonuna iki sayfa süren dipnot eklenmiş. Hikâyenin alegorik yapısı bu dipnotla açıklığa kavuşturulmuş. Fakat alegorik şekilde yer verilen bu “önemli” kişilerin tespiti ve tahlili okuyucuya bırakılabilirdi. Yazar; şaman inancını, kültleri, ilahi yaratıcı ve dinler tarihini, buzul çağının sona erişini, avcı toplumdan çiftçi topluma geçişi, mankala(mangala) ve satranç gibi zekâ oyunlarının tarihsel temelini kurgu potasının içinde başarılı şekilde eritmiş.

İskender Pala

Sarıca’nın dönüşüm yolculuğunda maceranın içine okur olarak kolayca kapılıyoruz. Karakter dönüşümü yazarın diğer romanlarında olduğu gibi başarıyla kurgulanmış. Bunun tek istisnası Sarıca’nın Çira’yı aradığı, hayatın anlamını sorguladığı ve ayrılık hasretiyle kendini kaybetme durumuna geldiği yedinci bölüm. Fuzuli’nin Leylâ vü Mecnun mesnevisindeki “Mecnun”un dünya edebiyatındaki çileli âşık motifinin temel taşlarından biri olduğu göz ardı edilemez. İskender Pala da 2004 yılında kendi anlatım tarzıyla yorumladığı büyük beğeni toplayan Leylâ ile Mecnun’u yazmış, o eserinde okuyucu Mecnun’un hayal dünyasında kendini bulmuştur. Ancak yazar Akşam Yıldızı kitabında Sarıca karakterinde “Mecnun” motifini çok belirgin işlemektedir. Yedinci bölümde Sarıca karakterinin yaşadıkları, birebir Mecnun’un başından geçenlerle aynıdır. Yazar bu noktada aşırı benzerliği fark edip değişiklikler yapabilirdi.

Önemli bir okur kitlesine sahip olan yazarın iyi bir araştırmaya ve tekniğe dayalı bu kitabının oldukça beğenileceği ve ilgi göreceği şüphesiz. Son dönem edebiyatımızda Göbeklitepe’yi anlatan Akşam Yıldızı’ndan başka romanlar olmuştu. Yonca Eldener’in “Göbekli Tepe Muhafızı” adlı romanı, ilk basımını yaptığı 2014 yılında edebiyat çevrelerinde ses getirmişti. Polisiye tarzında yazılmış bu roman iyi bir akıcılığa sahipti. Kaan Demirdöven’in 2015 yılında basılan “Mabedin Sırrı” ve Şengül Boybaş’ın, Atiye dizisinin senaryosunu oluşturan 2018 yılında basılan “Dünyanın Uyanışı” romanı Göbeklitepe’yi konu alan başlıca eserlerdi. 2019 yılının Aralık ayında basılan Akşam Yıldızı’nı takip eden birçok “Göbeklitepe” romanını önümüzdeki zamanlarda raflarda göreceğimizi tahmin etmek güç değil.

Keyifli okumalar.

Yazar Eren Bülbül

Edebiyatçı / İstanbul
Düşmeye de yükselmeye de hazırlıklı ol

Bir yanıt yazın

Kadın Beyni Erkek Beyni

Hıfzı Topuz’dan Başın Öne Eğilmesin