Taşıdığın yükler ağır gelir benzersin bir kambura,
Yansır yüzünün en sevecen aksi parmak uçlarına.
Göremezsin gökyüzünü, güneşi, maviyi
Hangi yıldızın altındasın bilemezsin
Uzaklara bakmadıkça…
* * *
Zamanın birinde küçük bir baraka…
Barakada bir oda,
Odada bit şilte,
Şiltede bir adam,
Biraz küçük ama kocaman.
Bir kez olsun yağmur değmemiş yüzüne,
Konmuş yalancıktan bir çift göz.
Bir burun ama pek ciddi,
Tebessümü gizli bir ağız ki acı tatlı ayıramayan
Elleri var bir de yüreği gibi kuvvetli
Kırılmış cesaretini taşıyan.
* * *
Püskül! En yakını, sırdaşı
Suspus kalmış bir muhabbet kuşu
Kabahat onda değil ki tek kelime duymamış
Üzüm üzüme en nihayet baka baka kararmış
Rüzgarın uğultusu, şiltenin gıcırtısı
Olmuş önünde sonunda Püskül’ün arkadaşı
* * *
Zarif… Barakadaki küçük adam
Anam yok da derdim çok diye
Yük etmemiş Püskül’den başkasını sırtına.
Bir de kamburunu…
Anasının fotoğrafı, terlikleri ve iç cepte bir saat
Bir yanda akrep yelkovan
Öte yanda Perihan…
Çok değil mi küçük adamın kalbine bu heyecan
* * *
Sevinir hatırına geldikçe ki pek sık olur bu
Onu ilk gördüğü yaz gecesi
Perihan… Gözleri gece, saçları reyhan
Yaklaştı Zarif’e usul usul, sanki ürkek bir ceylan
Gece gözlü konuştu gözleriyle sadece,
Ay doğdu o vakit biçare Zarif’in gönlüne.
Açtı avuçlarını bıraktı bir buçukluk
Ancak bir gazoz ederince.
Döndü, gitti Perihan kalmadı bir solukluk.
Mercan renkli, üç tekerlekli arabasıyla Zarif’in
Sardı içini tarifsiz bir burukluk
Mercan renkli, üç tekerlekli arabasıyla
Her zamanki köşe başında, sinemanın yanında
Bekledi Zarif…
Bekledi Zarif…
Gelmedi Perihan.
* * *
Perdeler açıldı, perdeler kapandı
Aşıklar raks etti kaldırımlarda
Perdeler açıldı, perdeler kapandı
Zarif’in gözleri kaldı yollarda
* * *
Sonra bir güz güneşi batarken ağır ağır
Çıktı geldi Perihan bir letafet bin tavır
Hava gibi nemli fakat yine geceydi gözleri
Telaşından saçıverdi elindeki her şeyi
Derleyip topluyorken eli değdi eline
Bir aralık gitti Zarif cennetten bir köşeye
Lakin uzun sürmedi bu halet-i ruhiye
Toplayınca Perihan saçılan eşyaları
Sanki koşarak çıktı taştan basamakları
* * *
Bizim Zarif bakakaldı ruhu karmakarışık
Makul dedi bu telaş perdede Sadri Alışık
Üstelik bir Zarif değil sevdaya gönül veren
“Dile benden ne dilersen” diyecekti Zeki Müren
Derken belirdi perdede “mutlu son” kalabalık dağıldı
Acı, tatlı, öfke neşe birbirine karıştı
Gülen gözler, ağlayan gözler hepsi burada ama
Bir Perihan yoktu o müphem kalabalıkta
* * *
Biraz mahcup, biraz hoyrat, belki biraz ümitli
Sürdü arabasını sırrı kendinde gizli
Bir de ne görsün sonra, bahara döndü güzü
Çıkıverdi altından Perihan’ın gül yüzü
Kimsecikler görmeden, aldı koydu cebine
Bu eşsiz hatırayı armağan etti kendine
* * *
O günden sonra her gün
Barakada, yollarda
Rüzgarlarda, baharda
Denizi seyrederken, kuşları düşünürken
Ve
Mercan renkli, üç tekerlekli arabasıyla
Her zamanki köşe başında, sinemanın yanında
Bekledi Zarif…
Bekledi Zarif…
Gelmedi Perihan.