Genel bakış açısı ile baktığımızda ülkemizde işçi – işveren ilişkisi arasında neler oluyor bir göz atmak istedim. Varsayımsal ve gözlemsel açıdan…
Günümüz sosyo ekonomik yapısını incelediğimizde işletmeler yapısı itibari ile kurumsal kimlik ile kurulmuş olsa bile genel olarak tabir ettiğimiz “Patron işletmesi” şeklindedir. Her ne kadar o işletmenin idari kadrosu, sınıflandırılmış olsa da patron her zaman kendi istediği olsun ister. Yönetimsel kavramda yanlış bir uygulama olduğunu asla kabul etmezler. İşçilerin istediği; iyi bir maaş, mesai saatlerinin standart olması (daha insani şartlarda), işyerinin sosyalleşmeye izin vermesi “normal mesai saatleri bitikten sonra işçilerin kendi hayatlarına dönmesi” gibi uzatacağımız istekler ve beklenti içerisinde iken; işveren de tam aksine az maaş çok iş ister. İşçiden istediği; herşeyini o işyerine versin, başka birşey düşünmesin, işçi 7/24 çalışsın, iş yapsın, üretken olsun. Ben buna “sözleşmeli kölelik” diyorum. Çok çalışmak deyince aklıma hep Google çalışanları gelir… Burada detaylara yer vermeden bir bakmanızı da tavsiye ederim.
İşveren, toplantılarda veya bireysel konuşmalarda hep şunu vurgular işçisine:”Bizler işveren – işçi ilişkisi içerisinde değiliz; abi kardeş ilişkisi, arkadaş ilişkisi içerisindeyiz, bizler aileyiz, işyeri senin iş yerin… Siz işinizi yaptığınız sürece bu gemi hepimizi taşır batmaz.” Aslında bu, işin lafta kalan boyutudur. Bir yerde alt üst ilişkisi varsa (bence olmalı da) biryerde ücret karşılığında fiziksel, bedensel veya zihinsel açıdan hizmet verip işçi ücretini alıyor ve işveren de bu ücreti ödüyorsa; biraz önce patronun söyledikleri aklımıza gelsin “kardeşiz arkadaşız” profosyenellikten tamamen uzak masum olmayan bir yalanla kendinizi kandırmaktan öteye gidemezsiniz. Örnek olarak; yaptığımız işten dolayı karşılaştığınız işyerinin ödemekle yükümlü kaldığı ceza yada iyi gelir, elde ettiği firmanın işçinin hatasıyla kaybedilmesi, kardeşlik bağını unutturacak ve tamamen özünde olan işçi – işveren konumuna döneceksiniz.
Sevgili işçi ve emekçi arkadaşlarım, yukarıda anlatmaya çalıştığım olguyu o kadar uzun ve bir o kadar yaşanmış ve olasılıklı örneklerle açıklarım ki yazımız makaleden ziyade hikaye niteliği taşımaya başlar…
Siz siz olun ve bir ücret karşılığında çalıştığınızı unutmayın!