içinde

Öylesine Bir Akşam

Rüzgarın, gözyaşımın akmasının sebep oluşuna aldırmadan sokak lambalarının yer yer aydınlattığı yolları takip ederek yürüdüm. Müziğin ruhuma dokunuşu, rüzgarın saçımı bir ağacın dallarındaki yaprak gibi sallayışına aldırmadan, soğuk havanın tenimde dolaşmasına aldırmadan…

Yanımdan hızla geçen donuk bakışlı insanlar, telaşlı gözler. Her şeyin bir an da sonlanacağını düşündüren insanların telaşlı yürüyüşleri. Bir annenin çocuğunu uyutmaya çalışması gibi sallanıyorlardı ağaçlar, rüzgarın ninnisinde.

Yürüdüm, rüzgarın ezgisine eşlik ederek. Köpeklerin çaresiz bakışları gibiydi geçen dakikalarım; öyle umursamaz, öyle şaşkın…Yürüdüm, düşünülmesi gereken bütün ayrıntıları yarım bırakarak… Neden bu telaş? Neden bu kalabalık yalnızlar? Neden bu şaşkın bakışlar?

Peki ya bu mutluluk? Nerden geliyordu rüzgarın, gözyaşının akmasını istediği bu havada kahkahalara boğulmak? Aynı an da telaşın son bulmasını beklemeden anlayamadığım bu mutluluk dolu gülüşler. Ah gerçekten mutlu muydunuz?

Arabaların birbirlerine aldırış etmeden geçtikleri bir  akşamdı. İnsanların telaşlı yürüyüşlerinin altında şaşkınlıkların olduğu bir akşamdı. Ay’ın, karanlık sokaklardaki düşünceli ruhları görmek için gözlerini kapatmadığı bir akşamdı. Rüzgarın, sinirli bir babanın söylediği alelade sözleri savurduğu gibi her şeyi savurduğu bir akşamdı ve sadece öylesine bir akşamdı…

Kaldırımların gökyüzünün uyanmasını ister gibi haykırışlarını dinledim uzun süre, yüzümde nedenini bilmediğim bir tebessüm vardı, rüzgarın ninnisini dinlerken. Ağaçların durmak bilmeyen dans edişlerine izledim uzun bir süre…  Gökyüzünün kötü  bir rüyadan kalkmak istercesine çırpınışını izledim. Sokak lambalarının aydınlattığı duvarların üstünde yazılmış yalnızlık dolu yazılara baktım. Fakat ben de yalnızlık dolu bir avareydim, izlemeye doyamayan bir budala…

Yazar Sizüçen

Bir yanıt yazın

Yağma.

Zamanın Kuklaları