Öncelikle belirtmek isterim ki bu kitap eleştirisi yazısı haddim olmayarak yazılmıştır. Yaşar Kemal’i eleştirmek elbette ki benim haddim değildir ama her okuduğum kitap hakkında bir şeyler karalamayı alışkanlık haline getirdiğim için yazıyorum bu yazıyı.
Yer Demir Gök Bakır (Dağın Öte Yüzü 2) kitabı bir üçlemenin ikinci kitabıymış. Bunu bilmeden direkt ikinci kitaptan başladığım içindir büyük ihtimalle, olaya pek müdahil olamadım. Oysa ayrı ayrı okunabileceği de yazıyordu kitap sitelerinde.
Çukurova’da yaşayan insanların pamuk zamanında başlarından geçenlere, yaşadıkları zorluklara yer veriliyor kitapta. O kadar güzel bir anlatımla yer veriliyor ki tek tek hepsinin çektiği sıkıntıları içinizde hissediyor, çıkmaza giren her insanın başvurduğu ümitsiz çırpınışlarını okuyor, bazılarının fırsattan istifade gerçekleştirdikleri kurnazlıklara tanıklık ediyorsunuz satır aralarında.
Çaresizlik, umutsuzluk, fakirlik çok güzel işlenmiş, buram buram Anadolu esintileri katılmış kitaba. “Ölüyün körü” lafını bile bulabiliyorsunuz. (Ben bizim oralardan başka yerde duymamıştım bu lafı açıkçası) Betimlemelere ise diyecek laf yok. Bütün bunlar hayranlık uyandırıyor. Ama o kadar çok karakter var ki ve hepsinin de farklı hikayesi var ki takip etmekte zorlanıyorsunuz. (Ben en çok Hüsne ve Recep’in hikayesinde etkilendim) Biraz da uzun uzadıya anlatımı sıksa da tasvirler sizi içine alıyor yine de…
Aşk da var, koltuk korkusu da… Çaresizken çare olarak medet umulan şeyler de var yardımlaşma da. Duygu içinde duygu bulabileceğiniz değişik bir kitap. İyi okumalar.