içinde

Molasses.

Ben Molasses kızıl bir kedinin vücudunda can bulmuş bir insanım. Veya kendini bir kedinin vücudunda can bulmuş sanan bir insanın düşüncelerine sahip bir kediyim. Orasına siz karar vermekte özgürsünüz.

Hikayeme, kendimi nedenini bilmediğim bir şekilde bir doktorun muayene odasında bulduğum ve o günden sonra defalarca kaçmaya çalıştığım ama bir türlü beceremediğim yerden başlayabilirim.

Durum şöyle ki günlerdir beni bir rehin gibi odanın içinde tutmaya çalışan doktor ile, tahminimce en az benim kadar kadar kafasında bir kaç tahta eksik olduğundan bir türlü aramızda bir iletişim kuramıyordum!. Neyse ki bir gün feci bir şekilde patim ağrımaya başladığından, yanıma oturup hal hatır sorma gereksiminde bulunmuştu.

“Biraz mutlu, biraz mutsuz. Her an gülebilir veya ağlayabilirim doktor. Ben deli miyim?”

Kocaman, daire şeklinde olan gözlüklerinin üstünden bana alay edercesine bir bakış atmıştı. Hah, küstah. Kendini ne sanıyordu acaba?.

“Siz bir kedisiniz Molasses”

“Evet! Kedi kılığına girmiş bir insanım ben!.”

“Sanmıyorum, daha önce sizin kadar aklı başı yerinde bir insan gördüğümü anımsamıyorum”

İşte bu sözcükler ağzından çıktığı an anlamıştım. Onun kesinlikle büyük sorunları vardı.

” Size bir ton balığı salatası tarifi vereyim, 1 haftaya hiç birşeyiniz kalmaz”

Zaten hiç birşeyim kalmamıştı geride…

“İsyan ediyorum doktor! İsyan. Ben farelerle arkadaşlık kuran bir kediyim. Et yemem.”

“Kedi olduğunuzu kabulleniyorsunuz o halde, öyle mi?”

Kendince benim beynimi karıştırmaya çalışıyordu. Sanırım başarıyordu.

“Acılar gerçektir doktor.”

“Söylesene senin için endişelenicek bir sahibin felan yok mu veya bir barınağın?”

“Bunu büyük bir saygısızlık olarak kabul ediyorum! Ben eşya değilim ki bir sahibim olsun. Sözlerinize dikkat edin lütfen. Çekirgeler kadar özgür bir varlığım. Ta ki biri kafama bir vileda sapıyla vurana kadar ki özgürlüğümden bahsediyorum.”

“Kötü bir anın olmalı”

” Hah! Şimdi de karşıma geçmiş psikoloğum olmaya mı çalışıyorsun, seni küstah!”

” Sakin ol Molasses sadece anlatmak istersin diye düşünmüstüm”

Sanırım biraz sakin olmalıydım. Belki ona bir kaç şey daha miyavlarsam beni burda neden tuttuğunu öğrenebilirdim.

” Ahh! Yağmurlu bir gündü. Ben ve çekirge arkadaşım Jonny, çıkıkçı teyze Moly’e gidiyorduk…”

“Yine patin mi ağrıyordu?”

“Hayır, hayır. Sağ arka patimle Jonny’nin bacağını ezmiştim ve ölmeye çok yakındı. Yolda sakin bir şekilde ilerlerken önümüze elinde vileda sapıyla bir çince hanım çıkmıştı. Ben her zamanki gibi büyükbabam çizmeli kedinin taktiği olan çıkar şapkayı vur masumluğa rolüne bürünecekken, çince hanımın derdinin  benimle değil yanımdaki sakat ayak Jonny’le olduğunu farkettim. Onlar karşımda daireler çizerek koşuştururken, ben de dışı şıngır şıngır şaşalı bir restoranı kesiyordum. Bir balıkçı restoranıydı. Her ne kadar vejeteryan bir kedi olsam da, anlam veremediğim bir şekilde beni oraya çeken bir şeyler vardı. Tüylü popomu oturduğum yerden kaldırıp yola koyuldum ve..”

“Jonny’e ne oldu Molasses!?”

” Jonny çoktan ölmüştü doktor. Onu kurtarma ihtimalim hiç yoktu zaten. Hem biz farklı dünyaların yaratıklarıydık, o bir çekirgeydi yahu! Midemi bulandırıyordu.”

“Sende bencillik seziyorum Molasses…”

” Hayır doktor. Hayır, herşey kaderin bir parçası.”

” Balıkçıya ne oldu peki?”

” O hikaye başka bir bencillik kapısına açılıyor”

Umarım beğenirsiniz…

Yazar deadsir

Bir yanıt yazın

İskender Pala’dan Bir Barbaros Romanı – Efsane

Karamsarlık VS Gerçekçilik