içinde

İskender Pala’dan Bir Barbaros Romanı – Efsane

Efsane, sözlük anlamıyla, eski çağlardan beri söylenegelen, olağanüstü varlıkları, olayları konu edinen hayali hikaye, söylence demektir. Kimine göre bir aşktır efsane, kimine göre ilham veren bir insan… Kimi aşkına kavuşunca efsaneler yaratır, kimi ayrılınca.

Denizlerin efsanesi deyince herkesin aklına gelen tek isim Barbaros Hayrettin Paşa ile tarihi kişileri romanlaştırmada efsane olan İskender Pala birleşince “Efsane” bir kitap çıkmış ortaya.

“Bağlandığınız zincirin anahtarını ele geçiremiyorsanız zinciri suçlamaktan vazgeçin”

Asıl adı Hızır olan, zaman içinde ‘kızıl sakal’ anlamına gelen “Barbarossa” diye anılan, sonraları Kanuni Sultan Süleyman tarafından Hayrettin adı verilen ünlü denizcinin hayatına, kardeşlerinin akıbetlerine, ölümüne ve türbesi hakkında pek çok bilgiye tanıklık ediyorsunuz.

Gerçi Barboros Hayrettin Paşa romanı diye lanse edilen bu romanda ünlü denizci biraz ikinci planda buluyorsunuz. Evet, onun hayatına dair pek çok şey öğrenirken onunla yolu kesişen ve büyük bir aşkla yanıp tutuşan Alcala’nın hikayesini yine Alcala’nın anlatımıyla dinliyorsunuz. Bu anlamda sadece tarihsel bilgileri okurum ya da Barbaros hakkında çok şey öğrenirim diye büyük bir beklentiniz olmasın. Tarihi bir kişiliği kullanarak yazılmış aşkı anlatan çok güzel bir roman var karşınızda. Billure ve Alcala’nın aşk hikayesi arasına ustalıkla yedirilen Barbaros’un hayatını okuyorsunuz kısaca. (Tarihsel yanlışlıklar olduğu da söyleniyor ama ben çok hakim olmadığım için yorum yapamayacağım bu konuda)

“...Her gün kavuşma olması için her gün vedalaşmaya, her gün vedalaşma tekrarlansın diye her an ayrılığa tahammül edileceğini düşünürdüm.”

Kitabın dili aslında sade ve akıcı. Lakin, denizcilik terimlerin çok olması okuma hızını biraz düşürüyor, biraz da anlamayı zorlaştırıyor. Arkasında sözlük vermiş yazar ama her cümlede zırt zırt arkaya bakmak da olmuyor.  Anlamda zorluk çıkarmadığı sürece ben hepsine bakmadım açıkçası. Hep yarışmalarda “gemicilerin yelkenleri açarken söyledikleri söz – heyamola” kelimesinin “hey ya Mevla”dan geldiğini öğrenmek bile güzel oluyor.

“Yabandaki sülünden evdeki bıldırcın daha iyidir”

Kitabı okurken ben İspanya’yı çok merak ettim, Endülüs’ü özellikle. Yıllardır önünden geçtiğim türbesine gitmemekle de büyük ayıp ettiğimi anladım. Karantinadan sonra ilk fırsatta gitme sözü verdim kendime. Türbesine gelecek olursak; Beşiktaş’taki Denizcilik Müzesi’nin hemen yanında. Bu arada Beşiktaş semtinin adının nereden geldiği de satırlar arasında gizlenmiş durumda.

“Kulağından gireni kalbinde saklayan kişi makbul kişidir”

İyi okumalar.

Yazar Asuman ATAGÜN

Siz Ve Biz Blog Editörü
İngilizce Öğretmeni - İstanbul
Rüzgar esiyorsa bırak söğüt düşünsün. Çınara zaten bir şey olmaz.

Bir yanıt yazın

Sevilme ve Değer Görme Açlığı

Molasses.