Adana için artık fazla yazlık olanları kaldırma zamanı. Ekim ayı tam kıvamında geçiyor; sabahları ceketsiz çıkma, öğlenleri terlemeden hareket et, akşamları renkli şallarını boynuna dola; tadını çıkar güzel memleketin, en güzel mevsiminin:)
Tabi ama sağlığı tehdit eden bir durum da ortada yok değil. Her gün dolabın karşısına geçip ne giyeceğine karar verememek; kalın giysem öğlene sıcak basar, ince giysem akşama üşür müyüm düşüncesiyle saçma sapan giyilip çıkıldığından gribal durumlar olası. Bir de üstüne yağmurun bir türlü toprağa düşmemesini de eklersek mikropları yanımızda kol kola gezerken bulabiliriz. Sonucunda okullar, iş yerleri, sokaklar burnunu çeken, öksüren arkadaşlarımızla dolup taşar.
Önerim; böyle zamanlarda balınızı sabahları kahvaltı sofranızdan eksik etmeyin, sıcacık bitki çaylarını elinizden düşürmeyin, az yiyin sağlıklı beslenin; vücudunuzun tam ihtiyacı olan türde besinleri tüketin ve hiç değilse yarım saat yürüyüş yapın; sabah işe giderken evden biraz daha erken çıkıp yolunuzu uzatın sonra akşamları bir önceki durakta inip evinize öyle geçmeye çalışın. Araçla mısınız bir sokak arkadaki markete gidin ekmeğini alın mesela.
Sağlık yani beden ve zihin sağlığı bahaneler aramıyor maalesef. Doktorların tavsiyesidir: Evde yaptığımız o nefis turşuların suyunu tüketmek, memleketimizin meşhur şalgamını doya doya yudumlamak ve yine meşhur paçasından sıcak sıcak içmek. Hepsinin vücuda faydalarını anlatıp duruyorlar ekranlarda ve inanılmazdır; ama hepsi bizim memleketimizde bol bol mevcut, nasıl da şanslıyız:)
Aslında fikrimce en önemlisi bol bol sevin, sevinin. Nedense sevginin her şeyin ilacı olduğunu düşünüyorum son yıllarda.
Sevgiyle..