Bir adam hayatınızda nasıl var olur?, onu nasıl sever?, nasıl evet dersiniz bir ömür için? diye sorduğum birçok arkadaşım ve kuzenim var. Hiç birisi de bana elle tutulur bir yanıt veremedi. Bilemediklerinden, konuşamadıklarından değildi elbette. Üzerinde çok tartıştık durduk ancak neticeyi kalpten gelen o ses haykırdı. Biz, hepimiz duyduk.
Sonra Sibel Alaş söyledi “Bir Adam var düşlediğim benim mi bilemediğim, düşünüp düşümden ayrı kaldığım bir adam” Yine hepimiz sustuk.
Sonra Sabahattin Ali aldı kalemi eline yazdı inci gibi tutkularını Kürk Mantolu Madonna‘ya giydirdi aşkın en derin sorgulanası kıyafetini. Dedi ki : “Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz.” Ben de bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş.” Biz okuduk.
Özdemir Asaf durur mu tam bu an da patlattı şiirini “Benimle yaşlansana” dedi ve şöyle devam etti,
“Kitap okurum, çay demler şiir yazarım sana.
Ha birde, her sabah için şükrederim, sonra gözlerine bakar “amin” derim.
Amin, bu günde gördüm seni, bu günde güzel geçecek demek ki…
Ben herkes gibi değilde, duam gibi severim seni, kalbimden, gönlümden kopan gizli saklı sözler gibi..
Kim duasını sevmeden diler ki? Biz dinledik”
Aşkın filmi olmaz mı dedi Osman F. Seden ve başladı çekmeye Devlerin Aşkı’nı.
Gözyaşlarımız içimize doğru aktı dinlerken Moğolları; hepimiz kendimiz yazdık sözlerini üzerine, yüreğimize O Adam’a doğru.
Biz izledik.