Okuduğum ilk Aret Vartanyan kitabı “Eski Sevgililer Oteli” ile karşınızdayım. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki kitabı okurken neden onla tanışmak için bu kadar geç kaldığıma hayıflanıp durdum. Adının ilginçliğine ve tanıtım kapağındaki birkaç vurucu cümleye kanıp aldığım bu kitap meğer bir serinin devamıymış. Öncekileri okumasam da, aralarında çok önemli bağlantılar var mıydı bilmesem de bu kitabı ben çok beğendim.
“Kim bilir kaç kez kırıldın, yanıldın, kaybettin… Kim bilir kaç kez düştün, kalktın, yeniden başladın… Sürdürmeyi sürdürdün… Seni anlamayan, duymayan ve görmeyenler arasındayken; arzuların, düşlerin ve sevdiklerinle kendin için nereye gidiyorsun?”
Nasıl bir kitap derseniz; ne tam anlamıyla bir kişisel gelişim kitabı ne de tam anlamıyla bir roman… Bir kategoriye koyamasam da bir solukta biten ve önemli çıkarımlar yapılan, insana kendini hatırlatan, hayata bakış açısını değiştirecek güzel tarafları olan bir kitap…
Konusuna gelecek olursak; bir kadının kendisine haksızlık eden, acı veren tüm erkeklerle hesaplaşmasını, geçmişini temize çektiği takdirde geleceğe umutla bakabilecek olmasını konu alıyor. Ütopik ve distopik özelliği olan bu kitapla birlikte kendi geçmişimizle hesaplaşmamıza da fırsat veriyor.
Sevgili Aret Vartanyan bu kitaplar için kadınları çok iyi gözlemlemiş sanırım. Çünkü yazar ayrılık sonrası süreci çok iyi anlatmış. Yazar, terkedilenlerin kendilerini terk eden kişilere mesaj atıp atmama kararsızlıklarını, onların sosyal medya paylaşımlarından ya da yorumlarından bir ipucu bulmaya çalışmalarını, olmayacağını bile bile yine de umutla beklemelerini, kendilerince sebepler bulmalarını, arkadaş tesellilerinin anlamsızlığını, bu süreçteki ‘geçecek-geçmeyecek’ mücadelesini… çok güzel satırlara dökmüş; hele ki böyle durumları yaşadıysanız satırlarda kendinizi bulacağınızın garantisi var. (Neden 2011’de yoktu ki bu kitap :)) Yalnız küçük bir eleştirim de var Aret Vartanyan’a; birkaç cümlede anlatım bozukluğu, birkaç kelimede yazım yanlışı vardı, sonraki kitaplarında gönüllü olarak kontrolünü yapabilirim 🙂
Verilen mesajlarla bütünleşebilirseniz bu kitabı okumaktan keyif alacağınızı düşünüyorum. Benim dikkatimi çeken mesajlar şunlardı;
Bildiğin yollar seni hep aynı yere götürüyorsa, bilmediğin yola girme zamanı gelmiş demektir.
Geçmişin izleri ve geleceğin korkuları silinmeden gidebileceğin bir yer yok.
Aradığın her ne ise, aramaktan vazgeçtiğinde bulursun.
Yapılan her seçim, birçok olası seçimden vazgeçiştir.
Görünmeyen zincirlerle yaşanan esaret, zincire vurulmuş bir bedenden daha fazla acı verir.
Geçmişin izleri silinmedikçe, anılar pusuda bekler.
İnsanın gerçek yazgısını yaşayabilmesi için sahte yaşamını yakıp yıkması gerekir.
Düşünmeyi bırakıp eyleme geçtiğinde, aradığın cevaplar önüne gelir.
“Yastığımın kenarında gözyaşlarımı kurutan kağıt mendiller tek şahidim.” diyorsanız iyi okumalar…