Olgunlaşmak insanın “nasıl görünüyorum” aşamasından “nasıl görüyorum” aşamasına geçişidir diyor Zülfü Livaneli. Tam da bu sözüyle insan yetiştirirken yaptığımız en büyük hataya dikkat çekiyor. Çünkü biz insan yetiştirirken nerede hata yapıyoruz bilemiyorum ama toplum olarak büyük bir çoğunluğumuzda el alem ne der takıntısı var. Bunu bu kadar takıntı haline getirirken asıl irdelememiz gereken kısmı kaçırıyoruz sanki. El alem kim??? Şimdi birlikte bakalım mı ne diyeceği önemli diye düşünülen el alem kim?
Başkalarını konuşacak kadar zamanı olduğuna göre öncelikle tembeldirler. Tembeldirler çünkü başkalarının ne yapıp ettiğini, ne yediğini, ne giydiğini, ne alıp sattığını, kiminle gezdiğini takip etmek zaman ister ve çalışkan insanların hep yapacak daha yararlı bir işleri olduğundan böyle bir zamanları hiç olmaz.
Kıskanç, öz güvensiz ve mutsuzlardır. Kendisi hakkında söyleyecek bir şeyi olmadığından (ya da o öyle düşündüğünden) başkalarını konuşuyordur.
Sizin için zannettiğiniz kadar önemli değildir ya da o size zannettiğiniz kadar değer vermiyordur. Çünkü sizi seven kişi nasıl göründüğünüzden bağımsız sizi sever ve kabul eder. Siz düşerken de kalkarken de yanınızdadır. İlk fırsatta gemiyi terk edip arkanızdan konuşmaz.
Üretemiyorlardır. İş üretemeyen adam laf üretirmiş.
Unutmayın insanların hayatları da kararları da kendilerini ilgilendirir. Boş verin ne derlerse desinler… Anın tadını çıkartın… Kendi doğrularınızı belirleyin, kendi kararlarınızı alın ve yaşayın. Hep doğru olmayabilir elbette kararlarınız o zaman da düşün kanayın. İnsan en çok hatalarından ve düşerken kanarken yaşadıklarından öğreniyor…. durmadan insanların hayatınızı yönlendirmelerine, sizin adınıza kararlar almalarına izin vermeyin…
Hayat kısa… Bir varmışsın bir yokmuşsun misali. Göçüp gideceğiz bu hayattan. Ben bu gemiden mutsuz inmek istemiyorum diyor ya Demet Akbağ, Nadide Hayat filminde. Bu dünyadan mutsuz ayrılmayın, kendi hayatınıza, insanların hayatına ufak dokunuşlar yapın. Arada içinizden delice bir şey yapmak geçiyorsa bence onu da yapın. Delilik aslında belki de korktuğunuz kadar kötü bir şey değildir. İnsanları da boş verin. Başkasını konuşmak, eleştirmek kolaydır. Bırakın konuşsunlar o zavallılar da öyle mutlu oluyorlar… hem birini mutlu etseniz öbürünü edemezsiniz boşuna yormayın kendinizi. Siz içinizden gelen sese kulak verin. Eğer kalbinizi dikkatle anlayarak dinleyebilirseniz o sizi mutlaka doğru yere götürecektir.
Ne diyor İsmet Özel:
“Ne derler diye kahrolası bir put vardır”.
Benden size dostça bir tavsiye yıkın içinizdeki o putları…
Neslihan hocam hayata küçük dokunuşlarınız için teşekkür ederim umarım yazınızı okuyup başkalarının hayatına müdahil olanlar da farkına varır hatalarının ve özgür bırakır baskı altındaki zavallı gönülleri umarım saygı duymayı umarım empatiyi öğrenir yüreğinize sağlık eşiniz ve kızlarınızla nice mutlu yıllar dilerim saygılarımla
Keşkeeee ama insanların hayatına müdahale hastalığı var maalesef bazılarında ve yine maalesef tedavi edilebilir gibi durmuyorlar…
Ben bu gemiden mutsuz inmek istemiyorum
Çok beğendim bu cümleyi
Kaç gün yaşayacağız ki zaten
Gülmek ağlamaktan ve ağlatmaktan daha keyifli
Herkes bunun farkına varabilse ?☺️
Gülümsemenin ve gülümsetmesin gücünü herkesin fark edebilmesi umuduyla
Çok sevseydim alemi adı EL ALEM olmazdı değil mi, sevdiklerimde benimle el aleme malzeme veriyoruzdur. Öyleyse sorun yok.?
Gökçeciğim ne güzel elalemsiz bir hayatı kurgulamış olman… mutluluğun sırrı orada saklı…