Aşk mı Yaşıyoruz, Yoksa Modern Bir İlişki Tuzağı mı?

Bazen aşk sandığımız şey, aslında bir yanılsamadır. Seni göklere çıkarır, eşsiz hissettirir, “işte bu” dedirtir. Ama sonra, aynı hızla yere çarparsın. İşte o an, yaşadığın şeyin aşk değil, aşk bombardımanı (love bombing) olduğunu fark edersin.

Hepimiz bir dönem birinin yörüngesine girmişizdir. Birinin ilgisiyle başımız dönmüştür; ses tonu, cümleleri, mesajları büyü gibi gelmiştir. Her şey o kadar hızlı ve yoğun olur ki, düşünmeye fırsat bulamadan bir rüyaya kapılırız. Oysa gerçek aşk, zamana yayılan bir ritimdir. Aşk bombardımanı ise duygusal bir patlamadır.

Başlangıçta “Bu kadar güzel hissettiren bir şey kötü olamaz.” deriz. Ama olabilir. Çünkü aşk bombardımanı bir manipülasyon biçimidir. Karşımızdaki kişi, bizi tanımadan ölçüsüz bir sevgi gösterisine başlar. Amaç, sevgi göstermek değil; bağımlılık yaratmaktır. İltifatlar, sürprizler, “ruh eşimsin” cümleleri, “seni ilk gördüğümde anladım” sözleri… Bunların hepsi, duygusal ağın ipleridir.

Zamanla aynı kişi değişir. Eleştiriler başlar, ilgisi azalır, hatta sessizleşir. Kendin olmaya başladığın an, değersizleşirsin. İşte o noktada, aşk bombardımanı sona erer ama döngü bitmez. Çünkü ardından aşktan çekilme (love backing) gelir.

Bu kez seni bir ileri bir geri hareketlerle dengede tutan, görünmez bir ip oyunu başlar. Aşktan çekilme, aşk bombardımanının sessiz kardeşidir. Biri seni ışıkla kör eder, diğeri karanlıkla soğutur. Önce seni sever gibi yapar, sonra geri çekilir. Sanki nefes verir gibi sevgi verir, sonra geri alır — ta ki sen onu özleyip peşine düşene kadar.

Bu da bir tür duygusal gaz lambasıdır — gaslighting. Gerçekliği sorgulamaya başlarız: “Acaba ben mi fazla istedim? Ben mi yanlış anladım?” Ve tam “artık bitti” derken, yine mesaj gelir. Bir cümle, bir fotoğraf, bir “seni düşündüm” sözü… Bir umut kırıntısı. Bu da breadcrumbingtir — kırıntı bırakmak, yani tamamen kaybetmemek için küçük ilgiler atmak.

Aşk bombardımanı (love bombing), aşktan çekilme (love backing) ve kırıntı bırakma (breadcrumbing)… Hepsi aynı zincirin halkalarıdır. Hepsi birini duygusal olarak bağımlı hale getirmenin yolları. Ve hepsi “aşk” adı altında yapılır.

Ama aşk öyle değildir. Gerçek aşk sessizdir, sabırlıdır, ölçülüdür. Ne fazla verir, ne eksik bırakır. Ne seni tüketir, ne seni test eder. Gerçek aşk, seni özgür bırakır. Seni olduğu gibi görmek ister, değiştirmek değil.

Aşk bombardımanı hızlı başlar, çabuk söner. Aşktan çekilme soğuk başlar, uzun sürer. Gerçek aşk ise ısınarak büyür.

Birine hızla bağlandığında, “Bu kadar çabuk nasıl bu kadar hissettim?” diye sormak gerekir. Belki hisseden biz değilizdir; belki hissettirilenizdir. Çünkü manipülasyon genellikle duyguların diliyle konuşur. Ve o dilde “aşk” kelimesi en çok suistimal edilen kelimedir.

Gerçek aşk bizi büyütür. Aşk bombardımanı küçültür. Aşktan çekilme kırar. Ama fark ettiğimiz anda döngü biter. Artık bizi kandıran aşk biçimlerine değil, bizi geliştiren aşk hâllerine yöneliriz. Artık hızlı değil, derin sevmeyi öğreniriz. Ve o zaman anlarız: Aşk, birinin bize ne kadar çok verdiğiyle değil, bize ne kadar alan bıraktığıyla ilgilidir.

Eral Sönmez

Psikolog, Tur Rehberi, Stratejist, Yaşam Koçu, Kültür Araştırmacısı

Dinle00:00
1.0x

Yazıya yorum bırakın

Önceki Yazı

Sonraki Yazı

Takip Edin
Arama Trend
Rastgele Yazılar
Yükleniyor

Oturum açma 3 saniye...

Kaydolma 3 saniye...