1564’te William Shakespeare’in doğduğu ve elli iki yıl sonra da öldüğü gündür 23 Nisan. 23 Nisan 1616 tarihi aynı zamanda Miguel de Cervantes’in de öldüğü gündür ancak şüphesiz ki böyle bir mukayese Don Kişot’un yazarı bile, gelmiş geçmiş en büyük yazar kabul edilen kişinin gölgesinde kalmayı nezaketle kabul ederdi.
Shakespeare pek seçkin bir ailenin oğlu olarak gelmedi dünyaya. Babası John, ara sıra yasalara ters düşen, varlıklı bir eldiven imalatçısıydı. Bir zamanlar şehir meclisinin saygın üyelerinden biri olan baba Shakespeare, sosyal itibarının günden güne azalışına tanıklık etti; öyle ki sonunda, aile arması başvurusu College of Heralds tarafından reddedilmişti.
Ozan’ın gençlik günlerine ilişkin bilinen ayrıntılar hayli yetersiz. On sekiz yaşındayken 26 yaşındaki Anne Hathaway ile evlendiği ve düğün sırasında eşinin en az üç aylık hamile olduğu biliniyor. Shakespeare bir ara ortalıktan kayboldu. Bunu izleyen 7 yıl boyunca yaptıkları konusunda çok çeşitli spekülasyonlar mevcut. Kimileri arzuhalci, bahçıvan, arabacı, denizci, matbaacı ya da tefeci olarak çalıştığını söylüyor. Hatta hayalgücü zengin bir Shakespeare aşığı, onun bir süre Fransisken keşişliği yaptığını bile ileri sürüyor. Gerçek öyküsü muhtemelen hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz.
İlk oyunları bugün biraz acemi görünse de kendi zamanında büyük başarı kazanmıştı. Yanlışlıklar Komedyası gibi müstehcen komedilerin ve Titus Andronicus gibi kanlı trajedilerin bilet hasılatı Shakespeare’e bir taşra centilmeni hayatını yaşama fırsatını sundu ki, bu da onun daima arzuladığı bir hedefti.
Shakespeare emlak işleriyle uğraştı, faizle borç verdi, bu borçları geri almak için davalar açtı ve Globe Tiyatrosu’nun hisselerini satın aldı. Böylece varlıklı bir adam oldu. Ayrıca karısını fütursuzca aldattı, vergi memuruna orta parmağını gösterdi ve genel olarak gerek yasalara, gerekse burjuva ahlakına hesap verme zorunluluğu olmayan bir adam gibi davrandı.
Bazıları Shakespeare’in oyunlarını Kraliçe I. Elizabeth’in yazdığını iddia ediyor ama 1603’teki ölümünden sonra yazmaya nasıl devam ettiği sorusunun yanıtı bir sır olarak kalmayı sürdürüyor. Gerçek Shakespeare 1616 yılına dek yaşadı ve bu tarihte-muhtemelen aşırı alkol aldığı bir dönemin ardından – elli iki gibi (dönemi için) olgun bir yaşta hayata gözlerini yumdu.
Evet!! Şimdi gelelim bu hikayenin cafcaflı kısmına…
Pek çokların bildiği üzere, İngilizcede telaffuz son derece değişkendir. Shakespeare’in zamanında ise durum çok daha karmaşıktı. Bunun sonucu olarak Shakespeare isminin seksen üçten fazla, eşit derecede geçerli telaffuzu ortaya çıktı. İki örnek verirsek; Shagspere (Şagspir) ve Shaxberd (Şaksbörd) verilebilir. Ozan’ın kendisi bile soyadına mukayyet olmakta zorlanmıştı. İmzada soyadını en az altı farklı şekilde ve günü gününe uymayan bir el yazısı ile kullandı. Bu kadar kasmaya ne gerek vardı Şekspir abim. Neyse boş yapmayalım.
1597’ye gelindiğinde gününün standartlarına göre Shakespeare’in hali vakti hayli yerindeydi. Üstelik refahı sürdürmek için gereken geleneksel zengin adam stratejisini de keşfetmişe benziyordu; vergi kaçırma. Ozan aynı yıla ait Kraliyet Yüksek Hazine Memurluğunun İane Kaydı’nda vergi borçlusu olarak görülüyordu. Borcu bundan üç yıl sonra da ödenmemişti; 1600 tarihli vergi kaydına göre ozanın geriye 13 şilin 4 peni tutarında bir vergi borcu kalmıştı ve aynı kayıtlar Winchester Piskoposu’na birikmiş borçlardan söz ediyordu. Piskoposun yetki bölgesi, Londra’nın en kötü şöhretli borçlular cezaevini de içine alıyordu. İleri tarihli belgeler Shakespeare’in ya da ona vekillik eden birinin en sonunda parayı söküldüğünü ortaya koyuyor.
Shakespeare kendi borçlarını ödemekte çok titiz davranmasa da, başkalarının ona olan borçlarını ödemelerinden hayli ısrarcıydı. Eli sıkı bir tefeci olan Ozan, dardaki dostlara “bedel karşılığı” sermaye sağlamasıyla tanınıyordu. Shakespeare’in damat adayının babası bir defasında, “Bay Shakespeare ile pazarlık yapıyorsan, ceplerinin boşalmasına hazırlıklı ol.” demişti. Shakespeare, miktarı ne kadar küçük olursa olsun, ödenmemiş borçlar yüzünden borçlularını dava etmesiyle ünlüydü. Daha da kötüsü, korkunç derecede pinti olmasıydı. Stratford’un yoksulları için tek kuruş harcamamış, kıtlık dönemlerinde tahıl ve malt stokladığı için adı kötüye çıkmıştı. (Şimdi olsa kesin tuvalet kağıdı ve luppo stoklardı ve twitter’da trendlere çıkardı.) Halen akademisyenler, Shakespeare’in vasiyetnamesinde yer alan eşine yalnızca “en iyi ikinci yatağı” bırakma yönündeki maddenin bir sevgi göstergesi mi, yoksa ölüm döşeğindeki bir cimrinin son hamlesi mi olduğunu tartışıyor. Şekspir abim ozanlığı kadar, cimriliğiyle de ünlü olmalıydı.
Shakespeare’in çapkınlığı su götürmez bir gerçek. Ne de olsa erotizm yüklü yirmi altı aşk sonesini Karanlık Leydi diye bilinen isimsiz evli kadına ithafen yazmıştı. Peki, dünyanın en saygıdeğer romantik şairi hemcinslerine de şiir yazdı mı? Uzmanlar Shakespeare’in biseksüel olup olmadığı konusunda fikir birliğine varabilmiş değil. Bu fikrin destekçileri onun Fair Youth (Güzel Delikanlı) ya da Fair Lord (Güzel Lord) diye bilinen bir adama yazdığı diğer 126 soneye dikkat çekiyorlar. Sonelerin Ozan’ın yaşadığı dönemde basılan tek nüshası gizemli “Bay W.H.”ye atfedilmişti. Ayrıca Shakespeare dostları John Heminges, Richard Burbage ve Henry Condell’e, yakınlıklarının anısına birer hatıra yüzüğü almaları için para bırakmıştı. Bu türden kanıtlar akademisyenlerin çenesini yıllar yılı yordu.
Mezar kazıcıların mezarını açıp kalıntılarını ceset mahzenine atmalarını (dönemin tipik uygulamalarından biri) önlemek isteyen Shakespeare, mezarına bir lanet koydurdu. Lanet şu:
Aman ha güzel dost İsa’nın adına
Buraya gömüleni kazmaya kalkma!
Bu taşları koruyan mübarek olsun,
Kemiklerimi alan laneti bulsun.
Bazı uzmanlar nasıl göründüğünü anlamak için kafatasının incelenmesi veya yayımlanmamış baş yapıtlarıyla gömüldüğü söylentisinin doğrulanması amacıyla Shakespeare kalıntılarının çıkarılmasını önerdiler. Ancak şimdiye del Ozan’ın bedduasına kafa tutma cesaretini gösteren olmadı.
Shakespeare oyunlarını gerçekte kimin yazdığı konusundaki bitmek bilmez tartışmalarla birlikte oyun yazarımızın hayatı ve kariyerine ilişkin birkaç renkli mit de türedi. Varlığını ısrarla sürdüren bu efsanelerden birine göre Shakespeare, Kral James İncili’nin yazımına katkıda bulundu. Sözüm ona Mezmur 46’yı alır ve başlangıçtan 46, sondan 46 kelime sayarsanız shake ve spear sözcüklerine ulaşırmışsınız (Bunun neyi kanıtladığı ise meçhul). Başka bir efsaneye göre Shakespeare aslında Michelangelo Crollalanzo isimli bir İtalyan soyluydu ve İspanyol Engizisyonunda yakasını kurtarmak için yirmi dört yaşında İngiltere’ye kaçmıştı.
Bir Shakespeare sözüyle bitirelim; ”Hayat ağı, iyi ile kötünün dolaşık ipliğiyle örülür.”