içinde

Diren(in)

Renklerin kayboluşuna, hayatın yok oluşuna daha ne kadar sessiz kalabiliriz ki?

Kalitesizliğin, yaşamın her anında dibimizde belirişlerine, daha ne kadar tahammül edebiliriz ki?

Kalifiye olmayan, kalitesiz bireylerin söz sahibi olduğu bir dizilimde, varlığımızın yada varlığımızı sürdürmenin ne gereği var ki?

Aramak bulmaya çalışmak, neyin savaşını kime karşı vermek…

Kiminle kimlerle yürümek uzun yolları, küçük patikaları ve varmak ulaşmak istediğimiz huzurlu gün batımına…

Yaşamının bu kadar anlamı olmalı mı?

Ya da bu kadar anlam yükleyerek boğmalı mı yaşamı?

Her şeyi bildiğini zannedip hiçbir şeyi bilmediğini kabul ederek kabuğuna çekilmeli mi bir kaplumbağa gibi…

Yalanmış hepsi yalan, savrulup gitmek varmış ayrı yörüngelerden… diyen dizelere takılmak mı gerçek olan?

Gerçeği aramakla geçirdiğimiz zamanlarda adı önemli olmayan, iki paralık, oturdukları koltukları dolduramayan, soytarı başkanlık kovalayan asalaklara mı tamah etmeliydik?

Elbette duruşumuzla kişiliğimizle benliğimizi koruyup kollayan yanımızla dik durmalıydık.

En sevdiklerim arasında yerini alan güzel yürekli Kocaman emekli Hasbıhalı hoş insanları yad etmek kaçınılmazsa hayatta…

Bir es verip selam vermeli ve yiğidin hakkı yiğide demeli bu durakta.

Hangimiz sütten çıkmış ak kaşıktık ki birbirimizi bu kadar öteledik örseledik?

Dayanılmaz olan yanlarımızı hangi zamanda hangi insanda sabırla terbiye etmedik?

Efsane isimlerle çıkıp yollara, finale geldiğimizde hangimiz yalnız hissetmedik?

Benim sıraladığım sorulara sizin onlarcasını ekleme ihtimalini hangimiz çok sevmedik?

Cevap arayan yanlarımızı bulamadığımız denklemlerle daha logaritmik bir hava sokmanın hiç gereği yok.

Yaşam dediğin sen ıkınsan da,
Sıkılsan daaa
Antidepresanlara sarılıp ordan oraya savrulsan daaaaa
Geçiyor be kuzum…

Sen yaşama vermen gereken şansı çabayı vereceksin,

Yaşam sana keyfi yettiği, canı çektiği kadarını sunacak,

Dünyayı değiştirmek gibi bir hayalin olmayacak,

Uçma gayretin Hazerfan Ahmet de kalacak,

Sen öyle yaşayacaksın kabullenerek, eyvallah diyerek, şükrederek…

Acılar dertler sana geldiyse sınav deyip geçecek,

Ben nerde hata yaptım demeyi erteleyip aynı hatayı defalarca yiyecek,
Doğru neydi? Allahım ben nerde yanlış yaptım? Sorularını, Neydi benim günahım? İle hafifletip vicdanını rahat hissettireceksin…
Mamafih…

Sakın haaa.
Dünyaya geldiğinde kim vardı yanında?
Sen…

Pamuk tıkadıklarında kim var yanında?
Sen…

Ey #SEN… Ne olur artık kendinin farkına, tadına varabilsen…
Sevgiyle kendinizle dolu dolu kalın.

Yazar Dr Gökhan Ürkmez

Tıpta Alternatiflerin ihmal edilmemesine inanan bir berduş

Bir yanıt yazın

His

Sanat Dünyasının Vahşi Hayvanları: Fovizm