Düşünceleri, derin bir uykudan uyandırdığım zaman her şeyin ne kadar uykulu olduğunu düşündüm! Ne kadar çok uyutmaya çalışmışım bu düşünceleri ama bir gün ne olursa olsun hepsiyle yüzleşecektim. Hayatta böyle değil mi zaten neyi ne kadar silmeye, kimi ne kadar görmemeye çalışırsak hayat inadına bizim istemediğimiz şekilde karşımıza çıkartıyor… Ama artık farkındaydım: Ne kadar kaçarsam kaçayım tutulacaktım düşüncelerin rüzgarına. Dışarda her şey mükemmel gözükürken aniden yağan yağmurun gözyaşları her şeyi nasıl tam tersine çeviriyorsa bu da öyleydi…
Ama asıl neyi uyutmaya çalıştığımı anladığım zaman artık uyumasının imkanı yoktu. Bir sürü düşünceyle boğuşurken ders sırasında verilen mutluluk molası gibi kendime mola verdim bir müddet sadece uzak kalmak için, sadece uyutmak için bu susmak bilmeyen düşünceleri. Ama artık gece yarısı bir kabustan uyanıp uyku tutmayan bir insan gibiydiler ve uzun müddet uyumayacaklardı. Bu büyümek demek miydi?
Küçükken birisinin bana bağırmasına asla tahammül etmezdim. “Neden beni çocuk olarak görüyorlar, ben artık büyüdüm! Ben artık büyümek istiyorum!” diye sürekli sinirlerin dünyasında gezinirdim. Büyümeyi bir hayal olarak görürdüm. İnsanların bana saygı duyması, beni sevmesi büyümeme bağlıydı! Rahatça yaşayabilmek, hesap vermeden yaşamak büyümeme bağlıydı! Belki hayalini kurduğum her şey büyümeme bağlıydı! Korkmamak bile büyümeme bağlıydı!
Büyüdüm..!
Hep duyarız “her yaşın ayrı bir güzelliği var” diye. Belki de öyledir, her yaşta bir basamak daha hayatın merkezine ilerliyoruz, her yaşta göremediğimiz bir kapalı alanı aydınlatıyoruz. Ama her ne olursa olsun büyümek gerçek anlamda büyümek tam bir hastalıktır, her şeyi anlamak gibi… Büyümek bir korkudur, büyümek bir sorumluluktur, büyümek alışmaktır, büyümek hayalleri öldürmektir birazda…Büyümek güzel midir bilmiyorum ama acı bir ilerleme olduğunu anlıyorum. Küçükken ne kadar hayal dünyan büyük olursa olsun sınırlı bir alanı vardır ve onu kapatmak istediğin zaman çok zorlanmazsın ama büyüdükçe hiçbir şeyin bir kilidi, bir anahtarı olmuyor artık. Çünkü verdiğin kararların sonuçlarını yaşıyorsun en acısına kadar ya da mutluluğu! Çünkü büyüdüğün zaman gururun artık sınır tanımıyor, büyüdüğün zaman boş vermişlik zamanları bile geliyor en acısından!
Büyüdüğümüz zaman hep bir yanımız çocuk kalır ama bu çocuk haykırırcasına bağırmaz. Bu çocuk daha önceden yaptığı bütün yaramazlıkların artık bir işe yaramayacağını, artık onu eskisi kadar mutlu etmeyeceğini bilir. Bu çocuk her zaman aynı çocuk olarak kalmaz! Hayat onu da büyütüyor aslında ama o bunun farkına varmaz ve neden sustuğunu da bilmez, artık o çocuk değildir sadece o çocuk olmak istediği için…
Bazen gecenin verdiği bir sessizlikle sadece öylece hiçbir şey yapmadan dururken ne kadar çok şey yaşadığımızın farkına varırız ve ne kadar az yol aldığımızın farkına varırız ama aynı zaman da artık büyüdüğümüzün de farkına varırız. Ve hayatta hiç istemediğimiz duygu durumlarına boğuluruz: Korku, pişmanlık, üzüntü… En çok da pişmanlığı yaşarız en derininde sonra keşkelerimiz artmaya başlar. Haykırırcasına ağlamak, bağırmak, her şeyi yıkmak isteriz ama içimizdeki çocuk artık yaramazlığın durgunlaştığını söyler, sadece içimizdeki fırtınalara kapılırız. Bir kasırganın yerle bir ettiği bir kasaba gibi bütün duygularımız parçalanır kısa süreliğine. Ağlamak bile zor gelir bütün bu olanları yaşarken. Ve kendi kendimize artık keşkelere, pişmanlığa boğulmayacağımıza söz veririz. Buna da inanmış gibi yaparız bir annenin çocuğunu kısa süreliğine susturmak için yalan söylediği anki gibi ve o çocuk olup inanırız anneye. Ama yeni hatalar, yeni pişmanlıkların geleceğini biliriz yine de. Çünkü bu böyledir, hayat böyledir. Hayat bize bütün duyguları yaşatmak için, acı bir tebessüm edip bekler.