Haftasonu tatilinden sonra tekrar işbaşı yapmak zorundayız ama hafta içi bizi bekleyen rutin ve yoğun işler var. Haftasonu sürekli sorumlu olduğumuz işleri düşünüyoruz. Bu yüzden hem haftasonu tatilini hem de ilk iş günü olan pazartesimizi sıkıntıya çeviriyoruz. Pazartesi işe gitmek istemiyor ve gittiğimizde de herşey bize ağır geliyor. Bunun adı hiçbirimize yabancı değil, meşhur pazartesi sendromu. Hepimizin sıkça yaşadığı bu sendromun, diğerlerini okuduktan sonra aslında ne kadar masum bir sendrom olduğunu göreceğiz.
1. Cumartesi Gecesi Sendromu (Düşük El, Felç)
Cumartesi gecesi sendromu, el ve koldaki bir sinirin, kolun üst bölümünde sıkışmasıyla oluşur. Genellikle cumartesi gecesi aşırı alkol alan kişiler, siniri sıkıştıracak şekilde ters bir pozisyonda uyuyabilir veya bir sandalye kenarına kolunu dayayıp sızabilirler. Pazar sabahı uyandıklarında ellerini kaldıramadıklarını fark ederler. Bir felç çeşidi olan düşük el ortaya çıkar. Sevgilisine bankta sarılan, kolunun uyuştuğunu farketmeyecek, farketsede sevgilisi rahatsız olmasın diye pozisyonunu bozmayacak kadar aşık erkeklerde de görülmektedir.
2. Alice Harikalar Diyarında Sendromu (Algı Bozukluğu)
Alice Harikalar Diyarında Sendromu, hastalarında cisimleri olduğundan daha büyük veya küçük görme, işitsel bozukluklar, boşluk kavramıyla ilgili sorunların olduğu bir sendromdur. Hastalık genelde çocukluk döneminde görülse de 20’li yaşlardan sonra da görülebilir. Görme siniri ya da görme duyusuyla ilgili bir problem yoktur. Tüm problem, algı ve perspektifle alakalıdır. Genellikle migren, beyin tümörü ve psikoaktif (antidepresan) ilaç kullanımı ile birlikte görülür.
3. Moebius Sendromu (Mimiksizlik Hastalığı, Poker Yüzü)
Nadir görülen genetik bir hastalıktır. Kişinin yüz ve göz sinirlerini etkileyerek yüz felcine yol açar. Kişi yüz mimiği yapamaz, gülümseyemez, bebeklikte emme zorluğu yaşar. Hastalarda eksik parmak gibi organ anormallikleri de görülebilir.
Sendrom yaklaşık olarak 1 milyon da 2 kişide görülüyor ve bilinen kesin bir tedavisi yok.
4. Porto-Rikolu Sendromu (Dövüşme Hastalığı)
Porto-Rikolu sendromu oldukça ilginç bir hastalıktır. Dövüşme hastalığı olarak da bilinen bu sendroma sahip kişiler yaşadıkları bir travma veya hastalık sonrasında dürtü mekanizmalarını tam olarak kontrol edemezler. Yolda yürürken sebepsiz yere önlerine çıkan herkesle kavga edebilir, fiziksel şiddet uygulayabilirler. Bu hastalığa karşı tedavi uygulanmaz ise kişi ve çevresindekiler ciddi olarak etkilenebilir. Ülkemizde tanı konsaydı isminin ne olacağını tahmin edebiliyorsunuz herhalde.
5. Cotard Sendromu (Walking Dead Sendromu)
Kişi vücudundan bir organın yok olduğunu ya da eksildiğini düşünür ve bunu kendine inandırır. Ruhunda da eksiklik olduğunu düşünen bu kişiler, git gide öldüklerini düşünür ve ceset gibi ortalıkta dolaşmaya başladıklarına inanırlar. Çoğu kişi tarafından bilinmeyen ve duyulunca hayretler içerisinde bırakan hastalık, tamamen kişinin psikoloji ile alakalı olup, depresyon ya da şizofreni gibi türlerin daha ilerlemiş şekli olarak görülür. Hasta üstünde böcek ya da solucan yürüdüğünü düşünür, hatta çürüdüğünü ve ceset gibi koktuğuna inanır.
6. Othello Sendromu (Aşırı Kıskançlık Hastalığı)
Adını ünlü yazar William Shakespeare’in “Othello” adlı eserinden alan bu rahatsızlık, kişinin sevdiği birini hastalık derecesinde kıskanması durumu olarak ifade edilmektedir. Hatırlayalım, Othello yakalandığı kıskançlık hastalığı nedeniyle, şüphelerinin içinde boğularak delice aşık olduğu karısını ve kendisini öldürüyor. Kıskançlık bir hastalığa dönüştüğünde, kıskanan kişi için aşık olduğu eşinin varlığı rahatsız edici bir duruma dönüşebiliyor. Othello sendromunun gerçek hayatta da cinayet ve intiharlarla sonuçlandığını görmek mümkün.
7. Erotomani (Aşk Sendromu)
Erotomani bir sanrıdır. Sanrı kabaca gerçeğe uymayan ve mantıklı tartışma ile değiştirilemeyen düşünce demektir. Genellikle toplumsal konumu kendisinden daha üstte olan bir kişinin kendisine aşık olduğu ve aşkını çeşitli mesajlarla iletme biçimindeki inançları kapsar. Bu kişiler herkesin kendisine cinsel sözler söylediğini, bütün erkeklerin yada kadınların kendisine aşık ve onun eşi olduğunu düşünebilir. Ya da kendisinin aşık olduğunu düşünebilir. Ancak bu aşk gerçek durumlarla ilişkisiz gibidir. Şizofreni, depresyon, özellikle manik depresif psikoz, paranoid bozuklukta böyle sanrılar görülebilir.
8. Stockholm Sendromu (Celladına Aşık Olma)
İsveç’in başkenti Stockholm’de 1973 yılında yaşanan bir olaydan alıyor ismini. Banka soyguncusu tarafından altı gün boyunca rehin tutulan bir kadın, soyguncuya duygusal olarak bağlanır. Serbest kaldığında soyguncuyu savunmakla kalmaz, nişanlısını terk ederek kendisini rehin alan banka soyguncusunun hapisten çıkmasını bekler. Türk filmlerinde de örnekleri var.
Stokholm sendromu, rehinenin kendisini rehin alan kişiyle olası diyalog sürecinde oluşan, duygusal anlamda sempati ve empati oluşmasıdır.