İçeriğini anlayamayanlar olur diye ben şiddetin her türlüsüne karşıyım diye başlamak isterim yazıma. Okey?
Tespitlerime göre;
Birincisi, serseri, züppe, şiddetten beslenen, kavga çıkaran bir erkek; hep skor hep skor, ya benimsin ya toprağın modunda ya da iyi ihtimalle boşanma ile sonuçlanmış bir kaç evlilik yapan.
İkincisi zengin, kariyerli, iyi aile çocuğu olan bir erkek; hayatında varsa yoksa onu sömüren, ev, araba aldıran, lüks düşkünü kadın. Kadınını hep bu şekilde mutlu ettiğini sanan. Vah ki ne vah.
Birinci arkadaş ile ikinci arkadaş arasındaki en temel bağ kadına cinsel olarak muhtaçlık duyduklarından kullanılabilir, yönetilebilir olmalarıdır. Birinci arkadaş kolayca kadına kanıp birilerine şiddet uygulayabilir, pitbull gibi. Ama sonunda sahibini de ısırır. Aha kadına şiddet. İkinci arkadaş karıcığına prensesler gibi davranır, her dediğini yapar. Üzmez, yanında çanta gibi dolanır. Kadıncağız yaşamak istediği diğer duyguları yaşayamadığından mutsuz olur. Mutlu rolünü oynaya oynaya hayattayken ölür. Yine kadına şiddet.
Bu iki arkadaşın ortak bir yönü de kadın cinayetidir işte. Birisi bedeniyle ruhunu, diğeri kadınlığını öldürür kadının. Bizim coğrafyamızda sorun tam da burada.
Burada kadının rolü mü ne? Maalesef 2 tip erkek kodlanmış kadınlarımızın kafasında. Biraz daha ilkel duygularını bastırabilen daha çok ikinci tipe yönelmiş. Orada sorun ne? Yaşamak istediği hayatla yaşamak zorunda olduğu hayat arasında sıkışıp kalmış, anne olmam lazım benim diye diye kendini kandırmış, duygularını bastırmak için antidepresan kullanmaya başlamış, çocuklarına odaklanarak kadınlığını kaybetmiş ruhsuz bir beden. Canlı cenaze diyorum ben onlara.;)
Ah kadınlar bir türlü anlayamadığınız, anlamak istemediğiniz ya da çok azınızın anladığı diyeyim şu coğrafyada üçüncü bir erkek modelinin varlığıdır. Birinci ve ikinci modelin tam da ortasında duran, vahşi ama duracağı yeri bilen, sizlerin istediği duyguları yaşatabilen, muhtaç olmayan, yeri geldiğinde beyefendi olan yani modern bir erkek. Çok haklısınız. Tabi ki kolay değil varlıklarını kabul etmek. Anlamak onları.
Bir de Tarantino’nun zincirsiz filmindeki Django gibi at üzerinde gezdiğini varsayarsak. (zenciden efendi mi olur kafası yani) yine anlayamayanlar olur diye…