Bu yazı bir programı mı yoksa bir konuğu övme yazısı mı olacak şu an ben bile kestiremiyorum. Okuyup görelim isterseniz hep birlikte.
Uzun yıllar ekranlarda gördüğümüz, sivri diliyle bilinen ve bundan dolayı da pek çok insan tarafından itici olarak tanımlanan Armağan Çağlayan “Gör Beni” adında YouTube programlarıyla karşımızda. Epeydir bu programı severek takip ediyorum. Sevdiğim kişiler gelsin ya da gelmesin Armağan Çağlayan’ın sorularıyla inanılmaz samimi ve güzel bir program oluyor. Zaten ben Armağan Çağlayan’ı ezelden beri çok severim, çok dobra gelir bana, aklındaki neyse dilindeki de odur. Belki de o sivri dilliliği bu kadar cesur sorular sormasına sebep oluyordur ve konukların samimi cevaplar vermesine yardımcı oluyordur diye düşünüyorum. Farklı görüşlerden, farklı kulvarlardan kişileri konuk aldığı için programını yelpazesi de oldukça geniş…
Murat Övüç’ten Nurettin Dilipak’a, Pınar Altuğ’dan Selin Ciğerci’ye kadar gündemde olan pek çok kişiye yer verdiği seride kesinlikle en başarılı programı son konuğu Ece Üner’le olan programdı. (Ayta Sözeri’nin konuk olduğu program da çok iyiydi)
Her zaman ana haber sunarken ve de haliyle ciddi bir iş yaparken gördüğümüz Ece Üner’in katıldığı bu programın her dakikasını insan ağzınız açık kala kala dinliyorsunuz. Sorulan her soruya “nereden buluyorsun o süslü lafları, nasıl tuttun aklında bu kadar cümleyi, hangi cümleyi kimin söylediğini hiç mi unutmazsın” şeklinde izliyorsunuz. Programı izlerken dedim ki, not alayım söylediği cümleleri. Yok… Yetişemedim… Dakika başı durdurmam gerekti programı. Bir de hangisini nerede kullanacağımı kestiremem bile, aklıma gelmez öyle alengirli cevaplar vermek diye vazgeçtim.
Kadın ansiklopedi mübarek, çevir çevir oku her sayfasını… Her cevabından kültür akıyor, müthiş bir bilgi birikimi var. Videonun altında “dinlemeyin arkadaşlar ne kadar cahil olduğunuzu görüp moraliniz bozuluyor” yazmışlar, hiç de haksız değiller aslında. Ben şimdi onun hakkında yorum yaparken bile korkuyorum kelimelerimi seçerken.
Zaten konuşması, ses tonu harika. Gözleri çakmak çakmak.. Kahkahası da çok güzelmiş, program sayesinde duymuş olduk. Kısacası ekrana çok yakışıyor, saatlerce dinleyesi geliyor insanın. Duyarlılığına ise diyecek tek bir söz yok… Çocuklar ve kadınlar onun en hassas noktası sanırım.
Programdan sonra bildiğiniz Ece Üner Fan Club oldum ve oturup onla alakalı bütün videoları seyretmeye kalktım. Haberleri sunarken verdiği tarihi ayarları ayakta alkışlarken gözyaşı döktüğü, kelimeleri zor çıkarttığı yerlerde boğazımda düğümler oluştu benim de.
Eşi Deniz Bayramoğlu ile katıldığı bir programda ise, tabiri caizse, tencere kapak olduklarını öğrenmiş oldum. Deniz Bayramoğlu da onun kadar donanımlı ve yetenekli… Çocuklarının nasıl bir çocuk olacağı çok ortada değil mi sizce de? Ben “Anne with an E” dizisindeki Anne’e benzeyeceğini ve öyle bir anne babadan ancak bu kadar şiirsel konuşan bir çocuk olabileceğini düşündüm açıkçası. Eyvah… Yazı dizi tanıtımına geçmek üzere. En iyisi Armağan Çağlayan’a böylesi kaliteli bir program yaptığı için teşekkür ederek ve Ece Üner’e başarı dolu, güzel ailesiyle mutlu bir hayat sürmesini dileyerek bitireyim yazımı.
“Ne kestin koç, ne yedin hiç.”
“Asıldığın ipe kanın değsin.”
“Bir dik duruşun kaç göz yaşı, kaç kalp ağrısı, kaç hayal kırıklığı ettiğini bilebilir misiniz? (Frida Kahlo)
“Yanlış üslup doğru sözün celladıdır”
“Gitmesine izin vermediğiniz şeyler sizden kaçıyor”
“Ben dünyadaki adaletsizliği değiştirebileceğimizi düşünmüyorum ama adaletsizlik karşısındaki duruşumuzu değiştirebileceğimizi düşünüyorum.”
Programdan kırptığım bu özlü sözleri bir gün bir yerlerde kullanabilmek dileğiyle…
İyi seyirler.
Programı ben de izledim ve yazıdaki aynı şeyleri düşündüm. Bana tercüman olmuşsun. Kadına hayran olmamak imkansız. Ayrıca armağan çağlayan da zekasına hayran olduğum bir adamdır. İkisi bir arada hem program hem de yazın çok güzel olmuş. Eline sağlık
“Açılmamış kanatların büyüklüğü bilinmez” demiş yazar… Ece Üner’i daha iyi tanıyıp, onun potansiyelini görmüş olduk böylelikle… (Onun tarzında cevap vereyim dedim)