Soracak olursan eğer, yoruldum. Sana giden yollarda ayağıma batan cam parçalarından. Denizlerinde boğulup, cansız bedenimle kıyına vuramamaktan. Ama sorma. Sorma halim nicedir. Nefretinle kal. Nefretinle öl(me)sevgilim.
Aman ha, sevme tekrardan beni. Tekrar düşme bu gaflete. Üzülürsün, çok üzülürsün hem de. Bıraktığın yerdeyim ama bıraktığın gibi değilim; bıraktığın gibi olamadım hiç. Sen gittin, defalarca düştüm, defalarca parçalandı dizlerim. Sana hep kafa tutardım, sanki sensiz de yaşayabilirmişim gibi. Seni zaten böyle kaybetmedim mi? Sensiz de yaşamayı göze alabilmişim gibi.
Gittin işte sen, şaştı tüm dünyam. Sağımı solumu zaten bilmezdim, güneşin doğduğu, battığı yeri unutur oldum. Hatta öyle bir şey ki, güneş bazı günler hiç doğmadı biliyor musun? Buz kestim. Isıtmadın. Yokluğun var ya, gittiğin günden beri yakamdan düşmeyen yokluğun; o da bir boka yaramadı.
Yahu gittin ya sen, sen gidince her şey gitti sanki. Kuşlar sustu, kediler miyavlamayı kesti. Üstelik inanmayacaksın, sanırım alt komşu karısıyla barış ilan etti. Bağrışmadılar artık tüm gece boyu, çocukları yalvarmadı adama baba yapma, diye. Üst komşunun çocukları geceleri zıplamayı bıraktı, herhalde rahat uyuyayım diye. Bilmiyorlardı tabii, sen gittikten sonra uykumunda gittiğini.
Yahu sen gittin işte, hani her gün sana kavuşmak için döndüğüm mahallede ki köşe var ya, hani Hüseyin abinin bakkalının olduğu yer, hani döner dönmez evini gördüğüm yer. Hah işte, ordan her dönüşümde öldüm biliyor musun? Ordan her dönüşümde biliyordum sana kavuşamayacağımı; birileri bıçaklar saplıyordu göğüs kafesime. Betimlenemez bir acı sevgilim. Aman ha, sakın, sakın hissetme.
İşte gittin sen, biliyorsun çok sevdiğim bir çikolata vardır. Kendime alırken bir de sana alırdım ya hani. Ben yerdim, biterdi. Sen dayanamaz son lokmanı bana verirdin. Hatırladın dimi? Evet, evet o. Ondan hiç almadım biliyor musun? Hani o bakkala girip bir tane çikolata alıp çıkmak. Ayıp olurdu ya, vallahi ayıp olurdu bize. Yapamadım.
Ya sen gittin, gittin işte. O sıralarda ben de gittim. Şehirde değildim yani biliyorsun, dağ başında bir yerlerdeydim. Ruhum orda olmasa bile, bedenim oralarda bir yerlerdeydi işte. Geri geldim sonra bir gün. Çıktım evden, yürüdüm durağa. Hani o kamp çıkışları beni son kez öptüğün köşe vardı ya, lisenin hemen yanında ki. Ordan geçtim. Bizi gördüm de pek bakmadım. Yani bakamadım. Anla işte. Bindim otobüse, etüte gideceğim güya; parkın önünden geçtik. Bankımız bomboştu. Sinirlendim, nasıl boş olabilirdi ya, nasıl! İndim hemen, yürüdüm. Yürüdüm. Yahu ben yürüdüm yürümesine de, o kaldırım var ya o kaldırım. O kaldırım benim tersime yürüdü resmen be. Vardım zar zor. Nefes nefeseyim ama. Sanki dağ tepe aştım, sanki kurak çöllerden geçtim. Geldim bankın yanına. Yahu bank boş değilmiş biliyor musun? Sen ordaymışsın zaten, ben eksikmişim…
Gitmeni falan boşver şimdi, oturdum yanına. Yani yerime. Yani hani senin yanında ki o yerime. Nasılsın, dedim. Sustun. Oralar nasıl, güzel mi, dedim. Sustun. Deniz şehrindesin, görüyor musun denizi, dedim. Sustun. Baktım hep susuyorsun. Ben konuşmaya başladım. Anlattım, anlattım, anlattım. Öyle çok sustun ki, dayanamadım en sonunda ağladım. Bir sigara yaktım, sana da uzattım üstelik. Almadın. İçtim sigaramı yavaş yavaş; sakinleştim biraz. İzmaritini sana uzattım, her zaman yaptığımız gibi. Alacaktın ve çöp kutusunu tutturmaya çalışacaktın. Almadın. Galiba çok kızgındın bana. Bir şeyler anlatmaya devam ettim, neler yaptığımı. Sensiz günlerimin nasıl geçtiğini, vs vs. Dayanamadım artık. Başımı omuzuna koyup ağlamak istedim. Kokunu içime çekmek. Usulca uzandım sana doğru…
Kafam boşluğa düşünce kendime geldim. Sen hiç gelmemiştin sevgilim.
Sen gitmiştin ve hiç gelmemiştin.